Hz.Aişe annemiz şöyle ifade eder:
"Ben bir kızın bu kadar babasına benzediğini görmedim.
Fâtıma her hali ile babasının kızı idi.
Medine'de gece onu arkadan görenler,yürüyüşü ile hareketleri ile onu Resûlullah zannederlerdi."
[Tirmizi]
“Doldurulan biricik zaman, istemenin görüngüsünün kalıbı, şimdidir. Birey için zaman hep yenidir. O, her zaman yeniden varolduğunu duyumsar. Çünkü yaşam yaşama isteğinden ayrılamaz, yaşamın tek kalıbı da şimdidir. Ölüm (benzeri yinelemek için ayrılmayı dileriz) güneşin batışı gibidir. Gece, batan güneşi gözle görülür biçimde yutar. Gelgelelim,
Hazır medeniyet, “yanınızda çocuklar mı var? Açın bir kreş, verin bir yuvaya; kurtulun” der. Hazır medeniyet, “yanınızda yaşlılar mı var? Atın bir huzurevine; keyfinize bakın” diye öğütler.
Oysa, pek duymasak da, kalbimiz bize başka açılışlar önerir: Gözünüzü kainata açın. Kalp gözünüzü açın. Kuranı açın. Rabbi Rahimi kerem, ikram, ihsan, şevkat, rahmet ve merhamet delilleriyle tanıyın ; bu özellikleri, O’na layık bir kul olabilmek için, kendi hayatınıza taşıyın.
Bunu yapabilsek, huzurevlerine gerek kalmayacak. Çünkü kalphanelerine ve evlerimize huzur gelecek.
Bunu yapabilsek, sözde yuvalara da gerek kalmayacak. Çünkü, hiçbir sözde yuvasının yerini almadığını aklımız da, vicdanımız da bize gösterecek.
“Ben bir kızın bu kadar babasına benzediğini görmedim. Fatıma her haliyle babasının kızı idi. Medine’de gece onu arkadan görenler yürüyüşü ile hareketleri ile onu Resulullah(sav) zannederlerdi.”
Hz. Âişe (r.a.)
✓Herkes her işi yapamaz ama herkesin yapacağı bı iş vardır.
✓Nübüvettin tam ortasında peygamber efendimiz miraca yükseldi
✓Bu bize 3 mesaj veriyor.
*Teskin: sükunete erdiriyor.Haticesini amcasını kaybetmenin acısının üzerine Rabbimiz sekinet veriyor.
*Taktir :كن فيكون ol der oluverir. Rabbimiz in bize ihtiyacı yoktur bizim ona ihtiyacımiz
İnsanı kapitalist yapan ona bir imkan verilmiş olması değildir. Verilmiş imkanı, Rabbi adına ve O’nun izin ve rızası dahilinde değil, nefis adına, heva ve heves hesabına kullanmasıdır.
Thoreau, insan ve doğa arasındaki ilişkiyi
birbirini tamamlayan üç denemeyle “Yürümek”, “Bir Kış Yürüyüşü” ve “Gece ve Ay Işığı” ile okuyucuların huzuruna sunuyor. Yazar, adeta sizinle bir geziye çıkıyor ve kitap boyunca sohbet şeklinde doğada bilinmeyen alanları keşfediyorsunuz. Bunu yaparken medeniyetten büyük ölçüde uzaklaşıyor, fikirleri, uygarlığı ve ilerlemeyi eleştiriyor. İnsanda doğru olan her şeyin yalnızca vahşi ve evcilleşmemiş olduğu görüşüne savunuyor. Doğayı insanın iç gerçeğine dokunan bir güç olarak tanımlarken, toplumu neredeyse şeytanın baştan çıkarıcı bir işi olarak tanımlıyor. “Yürümek” fiziksel bir eylemden çok dünyayla yeniden bağ kurduğumuz, burada ve şimdi mevcut olduğumuz, aslında varlığını bildiğimiz ama bir nevi değerini unuttuğumuz eşsiz doğaya atfedilmiş bir senfoni.
Thoreau, Ralph Waldo Emerson’nun Walden Gölü yakınlarındaki arazisinde kendine bir baraka inşa ederek orada yaşamaya başladı. Bu deneyiminden yola çıkarak yürümek üzerine bir felsefe metni olan “Walden ya da Ormanda Yaşam” eserini kaleme aldı. Meksika - Amerika Savaşı’nı ve köleliğin kaldırılmamasını protesto ederek ve vergi ödemediği için hapse atıldı. Bu deneyimin ardından “Sivil İtaatsizlik” kitabını yazdı ve Gandhi’den, Martin Luther King’e ve birçok lideri etkilemeyi başardı.
YürümekHenry David Thoreau · Can Yayınları · 20203,119 okunma
Kitabı, başlangıcından itibaren ele almamız gerek. Osmanlı için yazılan kitaplarda direkt olarak Padişah ve hikayelerine girişler yapılıyor ve bunu yapanların çoğunu da okurken insan ister istemez hani güzel bir başlangıç bekliyor. Bu kitap oan sahip. Güzel bir önsöz, hem Bizans, hem Osmanlı, hem Batılı hem de Günümüz tarihçileri kâle alınarak
Aşkın matematiği yoktur. Sayılardan, hesaplardan tamamen uzak bir olgudur aşk. Birini severken yaşı, boyu, kilosu hiç ama hiç önemli değildir. Yolda yürüyüşü, ufacık gülüşü, gece uyumadan önce lambayı söndürüşü bile önemlidir ama sayıların hiçbir önemi yoktur. Aşk hesapsız güzel.