Evet, yazı takıntısı, karanlık takıntısı olarak doğar, uçurumlar, yırtıklar, günlerin en aydınlığına bile gizlenen karanlık kuyularla beslenir.
On sekiz yaşımda, şiiri çoktan sevmeye başlamış olsam da sözcüklerle haşır neşir olmanın tüm yaşamımı belirleyeceği düşüncesi aklımın ucundan geçmezdi.
Gene de tam o saatlerde benzeri ve mutlak bir geçicilik duygusu, ulaşabilmiş olduğum o minimum yerleşiklik duygumu da yutmuştu.