Bazen aklına geliyordu hayat boyu süren başarısızlığı. Suçu kadere yükleyip duygulanıyordu. Böyle anlarda kendini iyice yaşlanmış bulurdu. Musa Eroğlu’ndan Geçtim dünya üzerinden / Ömür bir nefes derinden / Bak feleğin çemberinden / Yolun sonu görünüyor türküsünü dertli dertli mırıldanıp hüzünlenirdi.
Geçen Cuma günü (7 Aralık 2001) iftarı Çamlıbel Matbaası’nda Osman Kâhya ağabeyin mütevazı fakat güzel sofrasında yaptık. İftarın sonlarına doğru ağır bir rahatsızlığa yakalandığını duyduğum ciltçi Ahmet Başoğlu’nun yani bir kitabıma ad olan “Şeyh Efendi’nin rüyası”nın son ravisinin sıhhatini sordum. Hastalığının seyri hakkında biraz bilgi verdi:
9. BÖLÜM
SONSUZ SABIR
Bir zamanlar cennet meyvesini işitmiş olan bir kadın vardı. Ona tamah etti.
Adına Sabar diyeceğimiz bir dervişe sordu, “Bu meyveyi nasıl bulabilirim ki böylece mevcut bilgiye erebileyim? “Sana verebileceğim en iyi tavsiye benimle çalışman olur,” dedi derviş. “Fakat böyle yapmazsan, kararlı bir şekilde ve bazen yerinde
Holosko artı bir miktar para, yaralı serçeleri manşete taşımıyor dünya
Dünya bunu hep yapıyor, çirkin kurbağalar öpmekten yorgunuz sanma
Misafirliğin zekâtı ayakta beklemek, dünyaya tabiyiz her gün, bekleme odaları kadar gergin
Karateciler nedense hep yeşil kuşak, 80 sonrasıyız dedik ya en fazla nakarata eşlik ederiz
-Burda konuyu değiştirmek isterdim aslında-
Yağmur'da bazen mecaz da ıslanır, iyi ki bir Metin Yüksel'iniz var lan diyenlerden geçtim
Geçtim dünya üzerinden, lapa pilav'a da risotto diyorlar ısrarla, tamam lan siz haklısınız.
Şiir Rönesans'tan büyüktür, şiir ve Rönesans aynı cümlelerde hep biraz eksik