"Yirminci yüzyılda yaşıyorsun, kendine gel. Kanun demek yasa demek. Yasa senin köyünü, adetini madetini tanımaz. Vız gelir kanuna. Kanunen her vatandaş bir soyadı almak zorundadır, anladın mı?"
Gel vatandaş gel! Sıkıcı kitap yazmakta dünya birincisi olmuş yazara gel! :)
Daha önce Miraç Çağrı’nın üç kitabını okudum. ‘Bana Seni seviyorum deme hisset’ , ‘bana seni seviyorum deme sev’ , ‘bana seni seviyorum deme evlen benimle’.
Yazarın bu kitaplarını görünce seri kitap zannettiğim için üçünü bir almıştım ve okurken can çekişmiştim resmen. Neden üçünü de okudun derseniz, kitaplığımda duran kitaplar beni dürtüyor
Yaşar Kemal'e güzellemeler yapmaya doyamıyorum. Adım adım dolaşsam peşinden; Anadolu'yu geçsek bir uçtan bir uca, kaçakçıların peşine düştüğümüz gibi dağların en sarp yerlerine tırmansak, konuşsak. En çok da konuşsak işte. O anlatsa ben dinlesem. Uzaya bile gidilen bir çağda yazma bilmeyen kalmaması gerektiğini anlatsa mesela. Dese ki;
"Bir
Eger an Tōrk-i Şîrâzî bedest âred dil-i mâ râ
Behâl-i Hindûyeş bahşem Semerkand u Buhârâ.
Hafıza atfedilen bu şiirin Türkçesi şöyle tercüme edilebilinir: Eğer o Şirazlı Türk gönlümün isteğini kabul ederse/ Onun tek kara benine Semerkantı ve Buharayı bağışlarım". İtiraz edip hayır oradaki Tōrk (Türk) bir etnisite değil, güzel kelimesinin