Sevgili Bilge, bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanamadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı.
Hastalık şimdi böbreklerine vurmuştu. Bir ay boyunca tarifsiz acılar içinde yatakta kıvrandı. Sonunda doktorlar onu önce Viyana’ya, ardından bir kür için Karslbad’a gönderdiler.
Yoğun acıyla birlikte gelen hastalık, içinde bulunduğu duygusal depresyonla el ele vermiş, böylece Mustafa Kemal’in umutsuzluğun gayya kuyularına batmasına yol açmıştı. Bütün bunlar geçtiğindeyse, artık ilgi ve enerjisini yitirmiş durumdaydı. Temmuzda Padişah’ın öldüğünü ve Vahdettin’in tahta çıkarıldığını duydu. Bu haber bile eyleme geçmesi yönünde onu güdüleyemedi.
İstanbul’dan geriye dönmesini öğütleyen çok sayıda mektup alıyordu. ittihat ve Terakki Cemiyeti’nin muhaliflerinden olan izzet Paşa, Padişah’ın yaver-i ekremi olmuştu; Enver’den başkumandan vekili unvanı geri alınmıştı; Vahdettin dişlerini göstermeye başlıyordu.
Aşıklara Yer Yok Tarık Tufan'la tanışma kitabımdı. Bu kitabı 25 Haziran'da
bidünyakitapgrubu 'nda yazarıyla söyleşi yapacağımız için okudum.
Kitabın ilk bölümünün adı "Uzaklardan Gelen Mektup" ve ilk cümleleri ise şöyle; "Hayatımı mahvettim. Üstelik bunu yaparken aklım başımdaydı. Hayatımı bile bile mahvetmemin
Bu gönderiyi alıntılama sebebim.... çok komiksinizzz laaaaa gerçekten....
al sana kaynak
Günümüzde İslam dininin ilk olarak Türklere ne şekilde ve hangi şartlarda geldiği pek bilinmez, bilinmesi de istenmez. Ancak, bu topraklarda yaşayan bir çoğumuzun bilmediği, ya da bilmek istemediği bu tarih, aslında ders diye anlatılan o taraflı tarihi
Türkler için "sıradan" olan şey herhangi bir dine geçmektir. İslamlaşmanın bu bapta olağan dışı bir tarihselliği bulunmaz, sadece sonuçları diğerlerinden çok farklı olduğu için şu anda böyle bir çalışmada konuyu tartışıyoruz.
Aşkı yüzünden 33 yıl akıl hastanesinde kalan kadın sanatçı heykeltraş
CAMILLE RODIN’E duyduğu sonsuz AŞK...
Onun hikâyesi aslında 19 yaşındaki kız öğrenciyle, 43 yaşındaki öğretmeni arasında, yakan cazibe, önüne geçilemeyen aşk, bitmek bilmeyen tutkuyla sonu gelmez takıntılar ortasında, akıl hastanesinde biten bir öyküdür...
Fransa’da hali
Aşkı yüzünden 33 yıl akıl hastanesinde kalan kadın sanatçı heykeltraş
CAMILLE RODIN’E duyduğu sonsuz AŞK...
Onun hikâyesi aslında 19 yaşındaki kız öğrenciyle, 43 yaşındaki öğretmeni arasında, yakan cazibe, önüne geçilemeyen aşk, bitmek bilmeyen tutkuyla sonu gelmez takıntılar ortasında, akıl hastanesinde biten bir öyküdür...
Fransa’da hali