Sorun Türkiye Cumhuriyeti 'nin vatandaşları arasındaki dini, kültürel, etnik, sınıfsal yahut ideolojik farklar değildir. Sorun, modern devletin dayattığı dar ve tek boyutlu millet ve kültür tanımlarıdır. Bu tanıma uymayan herkes ve her grup - Türk, Kürt, Arap, Çerkez, Müslüman, Hristiyan - bir şekilde ayrımcılığa maruz kalmış, köylü, geri, gerici, işbirlikçi, ajan, gelişmemiş. "göbeğini kaşıyan adam" vs. olarak mahkum edilmiştir. Türkiye 'nin temel sorunu devletin bekası ve temelsiz millet tanımı uğruna horlanan, aşağılanan ve marjinalleştirilmek istenen bütün değerlerdir.
Yetkililer herhalde yeniden canlanan faaliyetleri, yurtdışında ve içindeki gözlemciler tarafından saptanan İttihatçıların bir komplo hazırladığını varsaymışlardı, ama Ziya Hurşit’i durduramamalarının nedeni işin içinde olmaları değil, beceriksiz olmalarıydı. Yine de suikast girişiminin, muhalefeti yok etmek için bir bahane olarak kullanıldığı
Sayfa 522Kitabı okudu
Reklam
3 Haziran 1925’te hükümet Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı kapattı. Kapatma kararı, Ankara ve Doğu İstiklâl Mahkemeleri’nin, parti programındaki “dini inançlara saygı” ilkesinin, gerici isyanlara yol açtığı görüşünü alıntılıyordu. İstanbul’daki sol kanat işçi örgütleri de kapatıldı. Hiç kimse onları dinî ayaklanmalara ya da Kürt aşiretlerinin ‘gerici’lerine yakınlık duymakla suçlayamazdı, ama ne de olsa iktidar için potansiyel bir tehdit oluşturuyorlardı. Aralarında Ahmet Emin (Yalman) ve Velit Ebüzziya’nın da bulunduğu önde gelen dokuz gazeteci tutuklanıp yargılanmak üzere Diyarbakır’a gönderildi. İstiklâl Mahkemesi gazetecileri hükümete karşı ‘haksız ve gereksiz’ suçlamalar yaparak Şeyh Sait isyanı için uygun ortam hazırlamakla suçladı. Gazetecilerin davranışlarından dolayı pişman olduklarını belirtmeleri ve cumhurbaşkanından af dilemeleri söylendi. Kendilerinden istendiği gibi davrandılar. Mustafa Kemal yasal nedenler var olduğu halde, onları kişisel olarak suçlamayacağını bildirip, mahkemenin ‘müsamaha’ göstermesini istedi. Serbest kalan gazeteciler derslerini almış olarak İstanbul’a döndüler. Basının hükümeti eleştirmesi son buldu. Ertesi yıl cumhuriyetin kuruluş yıldönümünde affa uğrayan Hüseyin Cahit (Yalçın) ile Zekeriya (Sertel) sürgünden döndü. Aynı aftan yararlanacağını uman romantik şair Nazım Hikmet de 1928’de Rusya’dan geldi, ama onun sorunları henüz bitmemişti. Kısa bir süre tutuklandı, sonra serbest bırakıldı ve ardından iktidar, kedinin fareyle oynaması gibi uzun süre onunla oynamaya başladı.
Sayfa 493Kitabı okudu
Her tür değişim ilerlemedir, değişim arzusu ilericidir, ilerici olan iyidir, geçmişe takılıp kalmak kötüdür, muhafazakâr geçmişe takılı kalmıştır, değişime tepki kötüdür, muhafazakâr tepkicidir, dolayısıyla gericidir, bu da kötüdür; sol ilericidir, sağ gerici ve muhafazakârdır; sol tarihin seyrini takip eder, sağ buna karşıdır; kısacası sol iyidir, sağ kötüdür. Bu düşünce kalıplarını, soldaki partiler kendilerini sol parti olarak nitelemekte hiçbir zorluk yaşamazken, sağ partilerin genellikle kendilerini sağ olarak sınıflandırmakta isteksiz oluşlarında da görebiliriz. Politikada "sol" bir onaylama terimi haline gelmişken, "sağ" bir ayıplama ifadesi olmuştur. Aynı zamanda, "ilerici" ve "muhafazakâr,""tarihin yolu" ve "tepkici/gerici" ifadelerinin kendilerine has anlamları sürekli değişmekte ve milliyetçiliğin tüm modern politik gündemle bağlantısı kaybolmaktadır.
Sayfa 70 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
Kırsal ilişkilerin esas itibariyle "feodal ve yarı-feodal" ilişkilerden oluştuğu, belli ölçülerde uç verse bile sınıf farklı­laşmasının henüz yeterince yaşanmadığı, köylülüğün henüz modern sınıflara ayrışmayarak "kast-sınıf' olma özelliğini esas olarak koruduğu bir toplumda, marksist bir partinin tarım programı zorunlu olarak
Sayfa 140 - Eksen Yayıncılık, 1990, 1.Baskı.Kitabı okudu
Cumhur ittifakı, modern tarihimizin en gerici ve faşist nitelikteki oluşumudur. Tehlikeli yanı, yani kamu gücünü elinde bulundurmasıdır.
Reklam
205 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.