Ne iş yapacağını bilecek kadar kitaplardan,filmlerden,bloglardan,dünyadaki akımlardan,önemli kişilerden ilham alıp kendini geliştirenler zaten bir süre sonra serbest çalışacak özgüveni kendilerinde buluyorlar.
Gıda mühendisi arkadaşım için hediye almıştım ilk olarak bu kitabı. Sonra da yazarının söyleşisini izlemeye gitmiştik beraber. O söyleşi öyle değerliydi ki. Yazarın, idollerim arasına girmesine sebep oldu en başta. Bir de mühendis-okur kavramını dahil etti hayatıma, kitabımı imzalarken. Ki inanılmaz seviyorum bu tabiri.
Her zaman çok yönlü insanlara karşı inanılmaz bir hayranlık duymuşumdur. Sadece tek bir alana odaklanan insanları anlamak ne kadar da zor. Tuhaf Dergi'de Ahmet Mümtaz Taylan ve Hakan Günday'ın sohbetlerinden oluşan bir bölümde "Niçin insanların birden fazla meslekleri olamıyor? Neden tek meslek yapmak zorundalar ki?" Diyordu içlerinden biri (hangisi söylüyordu hatırlayamıyorum ama sohbet genel olarak bu konu üzerineydi.) Ben de aynı şekilde; tek meslek yapmak istemeyen, her hayalinde mühendis-psikolog ve kitapcafe sahibi olan biriyim. Bu yüzden yeni umutlar aşıladı sevgili Reha Nazlı bana. Neden olmasın? Dedi. Üstelik kendisi de hem mühendis, hem yazar, hem girişimci, hem reklamcı... daha bir çok da özelliği var aslında. Bir kitap kafesi bile var. Kendisine benim de hayallerimin paralel olduğundan bahsedince yıllar sonra kitap kafesini bana devretme sözü bile aldım ama Kütahya bana çok uzak maalesef :)
Kitaba gelince; gıda mühendisi değilseniz de okuyun. Hatta gıda mühendisliğine dair hiçbir fikriniz yoksa da okuyun. Zira kitap hayatı anlatıyor. Birbirinden ne kadar uzak görünen iki ya da daha fazla kavram arasında bağlantı kurabilmeyi anlatıyor. Farklı bakış açısı kazanmak için harika bir kitap.
Gıdayı yemek ile eş anlamlı kullanan insanımızın lügatında gıdanın bir karşılığı yok. Gıdanın manası, kutsallığı,uğruna savaşılan bir şey oluşu falan unutuldu, elimizde sadece lezzet ve kalori hesabı kaldı.
John Steinbeck'in Gazap Üzümleri, Konut Hamsun'un Açlık'ı, Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun Yaban'ı raflardaki klasik eserler. Tarihe not düşülmüş bile olsa, okunmayan kitap sadece kağıttır.
Toplumun inanmak istediği yalanlar; hiçbir kanıtın, araştırmanın, fikrin müdahale edemeyeceği bir dokunulmazlıktadır. İnanılmak istenen bir bilgi, binlerce deney sonucundan önemlidir.
"Tüketicinin hem sağlığını hem damak tadına, ürünün hem dayanıklılığına hem fiyatına, sistemin hem prosedürlerine hem çalışma şartlarına alisirken inanılmaz bir oyuncu veya savaşçı gibidir gıda mühendisi. Tüm bunlar olurken birisi internette "Uht süt almayın, evde kaynatin", " Sütün içinden kaymağını alıyorlar " yazar. Milyonlarca kişi paylaşır.
Satranç gibidir gıda mühendisliği. Şahın kontrolü sizde değildir, vezirlik görevinizi yapamazsınız, piyonlar başına buyruktur, tahta sallaniyordur, Gıda mühendisi yine de savaşır. "
Hayat; fizik, kimya, biyolojiyle tanışmadan, matematiğe hayranlık duymadan, istatistik ve ekonomiyle en az bir kez haşır neşir olmadan, algoritmik düşünme ve planlama keşfedilmeden doğru yorumlanamaz.