Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gitmek için mi geldin? Bir gün köklerinden kopartıp atacağı bir çiçeği neden sular ki insan? Neden geldin?
Ben sana ne diyeyim peki? Kaç saat yeter anlatmaya?
Ama korku çok doğal çünkü çocukluktan itibaren sana sahtecilik öğretilmiştir ve sahte olanla, yapmacık olanla o kadar özdeşleşmişsin ki, onu bırakmak intihar etmek gibi bir şey olur. Korku hissedersin çünkü büyük bir kimlik bunalımı yaşamaya başlarsın. Elli yıldır, altmış yıldır belirli bir tür insan olmuşsun. Soruyu soran kişi altmışına yaklaşıyor olmalı... altmış yıldır belirli bir tür insan olmuşsun. Şimdi hayatının son döneminde, o kimliği çöpe atıp kendini sıfırdan tanımaya başlamak korkutucudur. Ölüm her geçen gün biraz daha yaklaşıyor; yeni bir derse başlamanın zamanı mı? Tamamlamayı başaracağın ne malum? Kim bilir? Belki eski kimliğini kaybedersin ve yeni kimliğine ulaşmak için gerekli zamanın, gerekli enerjin, gerekli cesaretin yoktur. Peki bir kimliğin olmadan mı öleceksin? Hayatının son dönemini kimliksiz mi geçireceksin? Bir kimliğe sahip olmadan yaşamak delilik olur; kalp çekinir, kalp geri adım atar. "Birkaç gün daha böyle gitmek iyidir. Eskiyle, tanıdık olanla, güvenli ve uygun olanla yaşamak daha iyidir" diyebilirsin. Bu konuda çok deneyimlisin. Çok büyük bir yatırım yaptın, o kişiliğe altmış yılını verdin. Bir şekilde bugüne kadar geldin, bir şekilde kim olduğuna dair bir fikir geliştirdin ve şimdi ben sana "O fikri çöpe at çünkü o sen değilsin." diyorum!
Sayfa 157 - Ganj Yayınları
Reklam
Gitmek için mi geldin?
Bir gün köklerinden kopartıp atacağı bir çiçeği neden sular ki insan ?
Bir tacirin bir dudusu vardı, kafeste hapsedilmiş, güzel bir duduydu. Tacir, Hindistan'a gitmek üzere yol hazırlığına başladı. Kerem ve ihsan dolayısıyla, kölelerinin, cariyeciklerinin her birine "Çabuk söyle, sana Hindistan'dan ne getireyim?" dedi. Her birisi ondan bir şey diledi. O iyi adam hepsine, istediklerini getireceğini vad etti.
Peki tekneyi niçin istiyorsun, anlat bakalım, diye sormuş, temizlikçi kadının koltuğuyla yaşadığı boğuşmanın ardından azıcık da olsa rahat eden kral, Bilinmeyen adayı bulmak için, diye cevaplamış adam, Ne bilinmeyen adası, diye sormuş kral, kahkahasını bastırarak, karşısındakinin denize açılmayı kafaya takmış bir zırdeli olduğunu düşündüğünden
Bir çocukluk travmam daha geri döndü. Misafire 'Hoş geldin' demek.Yakın akraba, uzak akraba, konu komşu fark etmez. Eve kim gelirse gelsin odamdan çıkıp gelenlere hoş geldiniz demek zorundaydım. Demesine deriz hadi mesele değil de el öpmek gerekir mi? Öpmek istersin, "O kadar yaşlı mıyım?" diyen olur, öpmezsin, "öpsene ulan!" diye elini zorla dudağına yapıştıran olur. Tokalaşmak için elini uzatırsın, sık­mayan olur.Elini verip kolunu kaptırdığın olur. Şapır şupur suratını yalayan olur. Ne kadar büyüdüğüne şaşıran mı istersin yoksa birbirinden gereksiz çocukluk anılarını tekrar tekrar anlatan mı? Hele akranın bir kız varsa tam sıçtın demektir. Göz göze gelmemeye çalış dur işin yoksa.E illa ki okul durumunu soran da çıkar içlerinden. Açıköğretim okuduğunu söylersin, annen gurur yapar. Lafa girmek zorunda hisseder kendini."Puanı şehirdışını tutuyodu da gitmek istemedi. Kendi ken­dine okuyor valla. Böyle koca koca kitaplar odasında, ne ders anlatan var nebi' şey. Odasından çıkmıyo çocuk.Gece-gündüz çalışıyor bi' başına. Normal okuldan daha zor." Bir şeyi bilmemekle, yanlış bilmek arasın da çok fark var be anne. Bırak oynama insanların ayarlarıyla."Bizim oğlan geri zekalı da biraz. Kazanamadı üniversiteyi. O yüzden açıköğre­time girdi. Ama onu da beceremedi. Üç senedir hala birinci sınıfta. Seneye alırlar bunu askere. O da kurtulur biz de, desen daha az canım yanar valla. Vicdan yapararak okutmaya çalışmak neymiş ya? Tüm bu döngünün içinde kaybolmamak adına anneme vereceğim tek bir cevabım vardı. "Bana ne ya, demiyorum hoş geldin fılan odama çıkıyorum ben."
104 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.