Okuma isteğimin azaldığı dönemlerde Agatha'yı okumak bana zevk veriyor. Merak ve okuma açlığı hissetmeme neden oluyor. Olayı çözeyim derken hızlıca kitap bitiyor. Kitaptan sonra bile bunu düşünebiliyorum.
Bu kitapta Hercul Poirot, yıllar önce kapanmış bir dosyayı inceliyor, hüküm giyen kadının gerçek suçlu mu yoksa bir başkasının suçunun cezasını çeken mi olduğunu çözmeye çalışıyor.Gözlemci ,şüpheci, detaycı Poriot'la keyifli bir araştırma yapıyoruz. Olayın tüm şahitleriyle konuşuyor, gözleriyle gördüklerinden herkesin söylediği aynı şeylerden şüphe ederek sonuca varıyoruz.
Beş Küçük DomuzAgatha Christie · Altın Kitaplar · 20232,939 okunma
Atatürk kendisi için yaşamayı seçmedi hiçbir zaman. Türk kadınına örnek bir figür olan Latife Hanım’la evlendi; iyi eğitimli, iyi derecede yabancı lisan bilen biriydi çünkü. Bu da annesinin vasiyetiydi. Bu yüzdendir Latife tercihi... Hiçbir şey kalbinden koparıp atamamıştır Fikriye'yi.
Atatürk’ten Fikriye Hanım'a;
“İçsem de bir kadeh
Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden? Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervane olan kendini gizler mi alevden;
Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu...
Uçun kuşlar, uçun doğduğum yere;
Şimdi dağlarında mor sümbül vardır.
Ormanlar koynunda bir serin dere,
Dikenler içinde sarı gül vardır.
O çay ağır akar, yorgun mu bilmem?
Mehtabı hasta mı, solgun mu bilmem?
Yaslı gelin gibi mahzun mu bilmem?
Yüce dağ başında siyah tül vardır.
Orda geçti benim güzel günlerim;
O demleri anıp bugün inlerim.
Destan-ı ömrümü okur dinlerim,
İçimde oralı bir bülbül vardır.
Uçun kuşlar, uçun burda vefa yok;
Öyle akarsular, öyle hava yok;
Feryadıma karşı aks-i seda yok;
Bu yangın yerinde soğuk kül vardır.
Hey Rıza, kederin başından aşkın,
Bitip tükenmiyor elem-i aşkın,
Sende -derya gibi- daima taşkın,
Daima çalkanır bir gönül vardır.
#RızaTevfikBölükbaşı
Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mil alevden?
Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervane olan kendini gizler mi alevden?
Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu...
Gün senden ışık alsa da bir renge bürünse;
Ay secde edip çehrene yerlerde sürünse;
Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan
Yanlız o yeşil gözlerinin nuru görünse...
Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!
Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince
Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince
Gönlümdeki azgın devi rüzgârlara attım;
Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım,
Gözler ki birer parçasıdır senden ilâhın,
Gözler ki en katı zulmün ve silâhın,
Vur şanlı silâhınla, gönül mülkü düzelsin;
Sen öldürüyorken de, vururken de güzelsin!
Cahit Koytak| “Hira’dan Piste İniş” Üzerine Uçuk Sorular şiirinden..
I
Bugün inecek olsaydı, bir ikinci sefer
Allah’ın son elçisi, Hira’dan,
Çukur tümsek, çukur tümsek, ‘Yol’u düzeltmek
Ve raftan indirip, tozunu almak için