Kafese kapatılmış bir kuş, bahar geldi mi, yapacağı bir şey olduğunu çok iyi bilir, ama yapabilecek durumda değildir. Nedir bu? Pek iyi de anımsayamaz. Belli belirsiz bir şeyler gelir gözünün önüne ve kendi kendine der ki, “Öteki kuşlar dallarda yuva kuruyorlar, yumurtluyorlar, yavrularını yetiştiriyorlar.” Ve başını kafesin çubuklarına vurur da vurur. Oysa kafes olduğu yerde kalır ve kuş, acıdan deliye döner.
Oralarda uçan bir başka kuş, “Şu tembel hayvana da bak,” der yolunda giderken, “keyfi yerinde görünüyor.” Evet, hapiste olan yaşar, ölmez, içinde olup bitenleri ise dışardan kimse görmez; sağlığı yerindedir, güneş açtığında az çok neşelidir... Derken kuşların göç vakti gelir, yeniden melankoliye düşer. “Ama istediği her şey elinin altında,” der ona kafeste bakan çocuklar.. Oysa o, çubukların arasından bulutlu gökyüzüne bakmakta, patlamaya hazırlanan fırtınayı görmekte, içinden yazgısına isyan etmektedir. “Kafesteyim, kafeslenmişim, bir de hiçbir gereksinmem olmadığını söylüyorsunuz aptallar! Her istediğime sahibim, öyle mi? Ah Yalvarıyorum size, özgürlüğümü bağışlayın, bırakın ben de öteki kuşlar gibi olayım!”