Evet otuz sekiz ürkütücü gelebilir ama içine girince insan hemen ısınıyor 😉
Ve ben otuz sekizimde de kendimi çok seveceğim.
Kazayaklarımı; " ki kahkahalarımın izi," beyazlayan saçlarımı; "ki her bir telin taşıdığı sevinç hüzün ayrı değerli,"
doğum çatlaklarımı; " ki evlatlarımın bedenimde ki imzaları."
💃
Rengarenk çiçekleri hiç solmayan ruhumu daha da çok seveceğim.
Yeni yaşımla, çiçeklerime aşk ile..
Sevgi ile.. Kitap ile..
Şiir ve şarkı, yağmur ve güneş, deniz ve kum, çimen ve bulut ile... binbir yeni renk ekleyeceğim...
🌸
Ne demiş şair;
Boşver be yaşı başı..
Yüzündeki çizgileri, saçındaki beyazı..
Kaç bahar daha göreceğin meçhul ömründe,
Fazla kurcalama hayatı...
Gül gülebildiğince,
Sev sevebildiğince,
Yaşa yaşabildiğince !!!
Ve ben her sabah aynada gördüğüm güzelliğe aynı cümleyi kurmaya devam edeceğim...
" Ne güzel şeysin sen...
Yaşın hep 19 😉 "
İnsanlarla konuşmayı seviyordum
Ama konu aşka gelince
Susuyordum
Gizlice gözyaşlarımı saklıyordum
Bambaşka bir insana bürünüyordum
Sanki dilsiz ve sağır gibi
Boş boş etrafıma bakıyordum
Çünkü aşk mutluluk değildi
Beni cândan usandırdı, cefâdan yâr usanmaz mı?
Felekler yandı âhımdan, murâdım şem’i yanmaz mı?
Kamu bîmârına cânân, devâ-yi derd ider ihsân
Niçin kılmaz bana dermân, beni bîmâr sanmaz mı?
Gamım pinhân dutardım, ben dediler yâre kıl rûşen
Desem ol bî-vefâ bilmem inanır mı inanmaz mı?
Şeb-i hicrân yanar cânım, döker kan çeşm-i giryânım
Uyarır halkı efgânım, kara bahtım uyanmaz mı?
Gül-i ruhsârına karşu, gözümden kanlu akar su
Habîbüm fasl-ı güldür bu, akarsular bulanmaz mı?
Değildim ben sana mâil, sen ettin aklımı zâil
Mana ta’n eyleyen gâfil, seni görgeç utanmaz mı?
Fuzûlî rind-i şeydâdır, hemîşe halka rüsvâdır
Sorun kim bu ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı?
Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
Özlenen yakındayken hicran duyulmaz mı?
Hırsızlık; para, mal mı çalmaktır?
Mutluluk çalmak, hırsızlık olmaz mı?
Solmak için gülü dalından mı koparmalı?
Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
Öldürmek için silah, hançer mi olmalı?
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş kurşun olmaz mı?
Beni üzme
Kendini de benimle üzme
Sözümüzü üşütme
Fazla açılma benden
Çok açılma bana da
Kendine de fazla açılıp da
İçine düşme
Geçmişe gül gönder
Unutma
Anılar da su ister
Anılara iyi bak
Bana bak
Beni tut
Bana tutun
Beni orda burda
Beni şunda bunda
Unutma...
Hasretin adını koyamadım
Yalnızlığın sonunu bulamadım
Sevginin tarifini anlatamadım
Aşkla bir türlü barışamadım
Ben kendimi hep bir yerlerde sakladım
Korkumdan sana hiç açılamadım
Sana olan duygularımı seninle paylaşamadım
Uzaklarda bir yerlerde hep seni yaşadım
Bir türkünün sözlerinde seni anımsadım
Ben bir türlü sana ulaşamadım
Sana yazarken gözyaşlarımı tutamadım
Sevmek acı çekmekmiş onu anladım
Bir gül kokusunda kokunu aradım
Bir yağmur damlasında sana ıslandım
Gökyüzünde yaldızlara seni mırıldandım
Bak yine ben sana delice bağlandım
Ama sonu yok gidiyorsun seni tutamadım
Ellerini ellerime sımsıkı saramadım
Yarım kalan hikayeyi ben tamamlayamadım…
Hiç bir hikaye yarım kalmasın bu hayatta…
(ÖNER AKÇA)
Ölüm her şeyi bitirir bir gün
Biraz da sevgi biriktirin
Kalbinizden katılığı silin
O gül çocukları sevin güldürün.
Ölüm her şeyi bitirir bir gün
Kimseleri, kimseleri incitmeyin.
Ömrünüz size bir kısa oyun
Ardınızda güzel anılar koyun.
Sevgiden başka her şeyi
Her şeyi bitirir bir gün
Biraz da ölümü düşünün...
Sayfa 106 - Kırmızı Kedi - Biraz Da Ölümü DüşününKitabı okudu
insan olmanın bedeli, yaşamak
yaşamanın bedeli yanmaktır.
kaçakçı heybesinde haşiş,
gerilla namlusunda kurşun.
yaraya saplanmış kör bıçak gibi,
güzel bir düşün,
tam ortasında uyanmaktır.
.
burkalı Afgan kadınının hayali, görülmektir
düşmüşün hayali,
şifa diye yaralarına sürülmüş yangınları söndürmektir.
benimki ise:
cami avlusuna bırakılmış bebeğe güneş şefkati vermek
evladı yitik bir ananın,
gül dalına astığı ağıdı okurken ölmek
ve
un ufak edilmiş bir züğürt mezarının yanına gömülmektir
Bir mezarın tarihi seyri nasıl olur bilir misiniz?
Her şey bir ölümle başlar!
Kiminin fiyakalı bir mezar taşı olur kiminin daha sade.
Zaman geçer, ilk günlerde kalabalık olan mezar yalnızlaşmaya başlar. Üzerinde otlar biter. Daha da zaman geçer ve yazıları dahi silinmeye yüz tutar. Taze ölülerin başı kalabalıkken onun gelen gideni olmaz. Diğer
|..Bir kırmızı gül dalı
Şimdi uzakta
Bir kırmızı gül dalı
İğilmiş üzerine
Yatıyor oralarda
Bir eski gömütlükte
Yatıyor usta
Bir kırmızı gül dalı
İğilmiş üzerine
Okşar yanan alnını
Bir kırmızı gül dalı
Nâzım ustanın..
Gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
Bir basın işçisiyim
elim yüzüm üstümbaşım gazete
Geçsem de gölgesinden tankların tomsonların
şuramda bir çalıkuşu ötüyor
uy anam anam
Haziranda ölmek zor!.|
"Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
Hırsızlık; para, mal mı çalmaktır?
Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
Solması için gülü dalından mı koparmalı?
Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
Öldürmek için silah, hançer mi olmalı?
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş kurşun olamaz mı?"