Yazarın kendisini ve Nazım Hikmet sevgisinin nasıl başladığını anlatan yarı oto biyografik yarı roman bir kitap.
Nazım Hikmet ile ilk ne zaman tanıştığını, ailesinin edebiyat ile olan ilişkisini vs. oldukça detaylı ve okuyucuyu sıkmayacak bir şekilde anlatmış yazar.
şiir kitapları, romanlar kadar tat vermez bana, şiir kitaplarını uzun uzun okumam ama bu kitabın her sayfasını çevirdiğimde hissettiğim o gül kokusu bana kitabı okutuyor :)
Aşk Pazara Düştü
Aşk pazara düştü gülüm
Tezgahlara düştü aşk
Ucuz şarkılara düştü
Kötü şiirlere düştü aşk
Bir gece yarısı
Bir kadının elinde gül oldu sokağa düştü
Bir damla gözyaşıyla yere düştü
Aşk tezgahlara düştü gülüm
Hesaplara düştü aşk
Kanayan bir kalbin içinden ortaya düştü
Aşk haberlere düştü gülüm
Manşetlere düştü aşk
Aşk pazara düştü gülüm
Tezgahlara düştü.
İKİ GÜL
ölümsüz değildir
hiçbir sevişme
çünkü
yenisini giydirmiştir
eskiyen zaman yüreğimize...
iki dudak
iki gül
titremiştir ansızın
en uzaklardan seyreden gemiler gibi
en kıyıdaki birbirimize...
Tomurcuk geceye içini döker
Açsın diye güller.
Ki gece
Yıldızları çil yapmış yüzüne
Sessizliği dil.
İki gece
Gözümü kırpmadım öylece
Ah bu merak
Bumerang olup düşündüruyor beni:
Nasıl bir şey geceleri
Gül olup açmak..
İKİ YEMİN
Ben hep çabuk çekilen tetiğe yaşadım
Yemin ettim
Yüreğimdeki ve bedenimdeki
bütün yaralar adına
yüzünün kuyusuna düştüğüm kuytuda
Sana olanca aydınlığım ve karanlığımla baktım
aşktan yorgun düştü dinim
dağıldı kehribarım
gül ve buğday yetiştiren
Ömrüm adına yemin ederim ki:
Ben seçmedim bu ölümü
Kaçmasan vurmayacaktım
8 Haziran 1991
Mesela yanımda olsaydın güzel olurdu. Uçurtma uçururduk belki. Pamuk şeker yerdik ben çok severim şekeri, öğrenirdin. Yanımda olurdun en basitinden. Beni severdin,özlerdin.film izlerdik,korku filmi. Korkup sana sarılabilirdim mesela. “Korkma ben yanındayım, bu sadece bi film.” diyip dalga geçebilirdin benimle gülerdik. Düşünsene beraber gülerdik. Beraber ağlardık hatta. Gözyaşlarımı silerdin sen, ben de senin burnunu öperdim. Yine gülerdik. Her şeyi sana anlatırdım sıkılmadan dinlerdin. İçerdik belki? Sarhoş olurduk. Ne güzel olur ama. Ben sarhoşken sana hiç söyleyemeyeceğim şeyleri söylerdim belki. Sen yine gülerdin. Bildiğim fıkraları anlatırdım sana. Uyuduğun zaman izleyebilirdim seni. Pasta alırdık, pastayı yüzüne bulaştırırdım belki. Su savaşı yapabiliriz mesela. Hatta sulu boya da yapardık seninle. Seninki daha güzel olurdu kıskanırdım.Kokunu içime çekerdim. Öyle güzel kokardın ki boynunda uyumak isterdim. Gitmezdin yanımdan,bir saniye bile. Hep beraber olurduk. Balık tutardık. Sonra yerdik onları. Ellerimle yedirebilirim sana. Kılçıklarını ayıklardım belki. Şiir okurdun bana. Bilirsin çok severim şiiri… Fotoğraflarımı çekerdin . Beraber çekinirdik . Öperdin belki de,durmadan öpebilirdin beni. Utanabilirim yanında, kızma. Sarılırdın belki de. Hep sarıl asla bırakma. Ellerini tutunca kalbimin hızlanmasını açıklayamazdım . Gülerdin yine. Olsun sen hep gül bana. Gül diye elimden gelen tüm şebeklikleri yapabilirim senin için. Gitmeni istemediğimi biliyorsun. O yüzden sen hep gül bana ama gitme.
ADIN
Adın ilk günkü heyecanla
Dökülür dilinden
Adına bir gül adadım
Adın ilk an gibi
Eskimeden durur kalbimde
Adına bir dağ adadım
Adın ilkinde gibi
Silinmez dilimden,
Adına, dünya az gelir
Adına kırmızı bir elma adadım.