Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Paşa kızı Gülbahar.
Köylüler onun adını hiç söylemiyorlar, ona hep Gülen Kız diyorlardı. Gülerken yanakları çukurlaşıyordu.
"Altın mı verdin de canını verdi?" "Yok." "Saraylar mı bağışladın da canını verdi?" "Yok." "Ne verdin, Gülbahar, ona ki, karşılığında canını aldın? Canını benim canımla değişti?" "Hiçbir şey vermedim Ahmet," dedi. "Hiçbir şey istemedi." "Beni kurtarmak için?" Gülbahar onun sözünü kesti: "Söyledim ona," dedi. "Ne isterse verir, senin canını alırdım. Hiçbir şey istemedi." "Sen ne isterse vereceğini söyledin ona, öyle mi?" "Ne isterse vereceğimi söyledim. O hiçbir şey istemedi." Ve sustular...
Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Gülbahar, tatlı, kendinden geçmiş, bir düş içinde uçuyor­du.
"Televizyonun arkasında duvar saati, yağlı boyanın rengiyle aynı. Koridora açılan kapının duvarında Gülbahar Teyze’yle genç yaşta ölmüş eşinin fotoğrafı. Dikkatli bakıldığında düğün günü olduğu anlaşılıyor. Yanlarında Aylin’in çocukluğu, omzunda babasının eli. Onların etrafında çok eski yüzler. Herkes birbirine benziyor, her şey hep ölümü hatırlatıyor."
Gülbahar önüne geçilmez bir coşkunlukla düşünüyordu her şeyi. Sevgiyi, umutsuzluğu, ölümü, ayrılığı, zulmü. Her duygusu dizgin tanımaz bir şahlanış içindeydi.
Son
Göl kaynar, Ahmet silinir. Gülbahar silinir ve küçücük ak bir kuş gelip kanadını suyun som mavisine batırır. Ve sonra da bir atın kapkara gölgesi gölün üstünden gelir geçer.
Sayfa 119Kitabı okudu
Reklam
"Ne istersem verir misin?" dedi. "Veririm." dedi Gülbahar tok, inanmış, güvenli bir sesle. "Veririm"... " Saçından birkaç tel isterim ." dedi Memo...
Ahmedin gelişine Sofi çok sevindi. Onu kucakladı, öptü. Sonra da çekti kavalını, Ağrının öfkesini çalmağa başladı. Çaldı çaldı... Ahmedin, Musa Bey'in gözlerinden yaşlar geldi. Uzun uzun çaldıktan sonra kavalı Ahmede verdi. Ahmedin içi yanıyordu. Ağrının laneti bu Paşanın başında olsun, beylerin başında olsun, diye başladı kavalı çalmağa. Kaval başka bir türlü, başka bir sesle dile geldi. Gülbahar bu yeni sesi duydu. Bambaşkaydı. Bu da Ağrının öfkesini söylüyordu. Söylüyordu ama dağ taşı ayağa kaldıran, dağı taşı eriten bir sesle
Sayfa 34 - Tekin yayınevi
Sabuni Camii arsası, Balaban Paşa Camii arsası, Zen-i Finiz (Zenfuruzi yazılı), Kunduk Osman Camii arsası, Hoca Bali Camii arsası, Hacı Mercimek Camii arsası, Hacı İslam Camii arsası, Cedid Kasım Paşa Camii arsası, Şihabeddin Paşa Camii arsası, Çavuş Bey Camii arsası, Hacı Hasan Camii arsası, Sabuni Rüstem Paşa Camii arsası, Külahçı Camii arsası, Gülbahar Camii arsası... Ve daha pek çok cami, mescit, imaret, medrese... Biliyorsunuz bütün bunlar laiklik uğruna yapıldı.
Çok Üzücü...
Gülbahar Hatun Camii: Sultan II. Bayezid'in eşi ve Yavuz Sultan Selim'in annesi Gülbahar Hatun tarafından 1451 yılında yaptırılmıştır. 21 Mart 1935'te 22 numaralı kararla 65 liraya eski Keresteci Cafer'e satılmıştır. 28 Eylül 1940'ta bakiyesi ile arsasının ayrı ayrı satılması hakkında 78 numaralı karar verilmiştir.
Reklam
Gülbahar güzel kadındı. Onu bu köyden, öteki köyden çok delikanlı istemiş, Gülbahar, Mahmut demiş de başka bir şey dememişti.
Gülbahar önüne geçilmez bir çoşkunlukla düşünüyordu her şeyi. Sevgiyi, umutsuzluğu, ölümü, ayrılığı, zulmü. Her duygusu dizgin tanımaz bir şahlanış içindeydi.
"Ben hiç bulamadım, ben hırsızladım," diye üzüntülü bir sesle konuştu Gülbahar.
Sayfa 216 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Gülbahar için en küçücük bir umut ışığı yoktu. Ama hiç, hiçbir türlü bir ışık görünmüyordu, hiçbir yerden. Umutsuzluk ağır bir su gibi dört yanından yükseliyordu. Onu boğacaktı.
Gülbahar tepeden tırnağa muhabbet kesilmişti. İliklerine kadar sevgiyle dolmuştu. Elinin değdiği şey, canlı cansız bir sevgi yalımında ürperiyordu. Gülbahar sarayda bir sevgi uğultusu gibi durmadan dönüyor, bir an olsun yerinde duramıyordu. Bir an büyük sevinç içinde çalkalanıyor, bir an karanlık bir umutsuzluğa düşüyordu. Sevgisi korkusu da hışım gibi vuruyordu.
1.128 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.