112 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
20 saatte okudu
Ne denir, ne söylenir bazı acılar nasıl tarif edilir bilmiyorum. İstanbul'a taşınmış bir aile, geleneksel ahlak kuralları olan, kadına değerin sıfır olduğu adeta mal ya da parasal değeri olan bir eşya olarak görüldüğü, dükkan açmak için 16 yaşındaki kızlarını dahi işe gönderildiği bir düzen... Kız orada patronu tarafından tecavüze uğradıktan sonra
Antabus
AntabusSeray Şahiner · Can Yayınları · 20143,614 okunma
208 syf.
·
Puan vermedi
Her bebek kendi gelişim kitabını yazar
Yazar Zara karakterinin Kozayı dünyaya getirip onunla ilgilenmesi ve çalışması şeklinde bir annenin hikayesinden kesitlerle bilimsel bilgileri birlikte veriliyor. El-alemin söylediği cümlelerin yanlışlığını anlatarak annelerin içini rahatlatıyor. Kitaptan notlar (özet) : 5.aya kadar bebek annesiyle ayni bedende olduğuna ona bağımlı olduğuna
Korkma! İyi Bir Annesin
Korkma! İyi Bir AnnesinSaniye Bencik Kangal · Elma Yayınevi · 20171,688 okunma
Reklam
Kendimden özür diliyorum..Yaşadığım süre boyunca hep merhametimin arkasından yürüdüm, beklentilerimi arkada bıraktım. Kimseden bir şey beklemedim, doğrusu bu sanıyordum çünkü. Yaşadıklarımı yaşayamadıklarımı içimde sakladım, sustum bastırdım olsun dedim insanlık bende kalsın. Ben en iyisini yaşatayım ki istemeye yüzüm olsun dedim. Verdim, hep
İrfan denizine gark olmuş din büyüğü Hazret-i Ömer (r.a.) saadet devrinde bir gün, güneş altına oturmuş hırkasını yamıyordu. Arkasi açık olduğundan güneş iyice kizdırıp canını yakti, imanlı gözlerini güneşe çevirip şiddetle baktı. Hikmeti İlahi güneşin önüne bir perde geldi... Hemen Sultan Melek Cebrail (A.S.) Arştan yere süzüldü ve Allah Resûlüne hitab etti: Ey Allah'ın Resûlü! Ömer'e emredin, güneşe şefkat nazariyle baksın. Yoksa güneş kiyamete kadar böyle kalır. Nihayetsiz olan Mülkün Seyyidi Hazret-i Ömeri çağırtıp buyurdular: -Ya Ömer! Cenâb-ı Hak güneşe şefkatle bakmanı emrediyor. Kainatın adalet ağacı Hazret-i Ömer (r.a.), gözlerinde billur billur yaş, güneşe tebessümle baktılar. O anda gökyüzünde, göklerin aydın ışığı da gülümsedi.
Necid Çöllerinden Medine'ye
Nâr-ı beyzâ mı nedir, öğle zamanında güneş? Tepesinden döküyor beynine âfâkın ateş! Yıldırım yağmuru şeklinde inen huzmesine, Siper olmuş yanıyor çöldeki çıplak sîne. San’atin sırrını ressâm-ı ezelden okuyan; Rûh-i ma’sûmu bütün hilkati kendinde duyan; Şimdi yerlerde şafak, şimdi bulutlarda bahar; Şimdi tûfân-ı ziyâ, şimdi köpük, şimdi
.., çalışan, savaşan, direnen, yine de sürekli sömürülen, kırdırılan bu halktır. Türk halkıdır. Aydın nerde? Osmanlı sarayında, yöresinde. Bir gereksinmenin zorunlu kıldığı mimarlık yapıtlarını çıkarın; bilim, düşünce, sanat, edebiyat, dil olarak yararlı ne kalmıştır bu altı-yedi yüzyıllık Osmanlı aydınından? Bugün Baki, Nefi, Naili mi yakındır bize? Yunus, Pir Sultan, Karacaoğlan mı?.. Hangisinde bütünleşiriz halkımızla? Birincileri bugün aydınımız da anlamıyor. En ateşli savunucuları bile nereye koyacaklarını bilmiyorlar bunları. Ölmüş... Halkla yaşamamış ki. Hangisinden güç alırız?.
Reklam
912 öğeden 491 ile 500 arasındakiler gösteriliyor.