"Her Şey Mümkün"den sonra ara vermeden okuduğum ikinci kitabı olan "Perdesi Yırtık Dünya" ile Tuncay Günaydın "adamlarım" dediğim ve takibe aldığım yazarlar zümresindeki yerini aldı benim için. İçim cız etti tüm kitap boyunca mütemadiyen. Tatlı bir hüzün eşlik etti okuma sürecinde bana. Taşranın türlü türlü halleri arz-ı endam ettikçe içimdeki taşralı çocuğun da bir yerleri acıdı durdu. Her yanımı bir âşinalık ama bir o kadar yitip giden şeylerin arkasından hissedilen derin hüzün kapladı.
Günaydın'ın her "perde"sinde birbiriyle bağlantılı fakat farklı bir karakterin dünyasında okuyucuyu gezintiye çıkardığı 13 hikâyede tarşanın aşklarını, hüzünlerini, ayrılıklarını, hasretlerini, acısıyla tatlısıyla envai çeşit hallerini gördükçe yüreğim kabardıkça kabardı. Karakterler çok sahici, hikâyeler olabildiğine gerçekçi, dokunaklı ve insanı etkisi altına alacak şekilde birbiriyle içiçe geçiyor. Bu açıdan kurgusal olarak da yazar şapka çıkartacak bir başarının altına imza atmış. Değişen dünya, değişen insanlar ve bunların taşradan yansımaları çok güzel resmedilmiş. Bir önceki kitapta olduğu gibi aralarda öyle cümleler kuruyor ki yazar, ister istemez okucuyu derin düşüncelere salıyor.
Bundan sonra -ömür oldukça artık- yeni kitabınının yolunu gözleyeceğim bir "yol arkadaşı" daha buldum. Ömrü uzun ve hayırlı, eserleri çok olsun...