544 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
XIV. Louis’in üzerinde “Nec Pluribus Impar”(herkesten üstün) yazılı altın bir güneş şeklindeki armasının gökyüzü boyunca dalgalandığı pruva yelkeninden selamlıyorum sizi. George R. R. Martin’in A Game of Thrones’u yenerek 1997’de Nebula En İyi Roman Ödülü’nü kazanan kitap iki ana türü birleştirmesi açısından önemli bir yerdedir. Bilim kurgu ve
Ay ve Güneş
Ay ve GüneşVonda N. McIntyre · İthaki Yayınları · 201523 okunma
Hiç :D
“Ben yanılıyor olamam. Yaptığım ve söylediğim her şey tarihe geçer benim.”
AMERİKAN İSTİHBARAT ÖRGÜTÜ OSS GİZLİ RAPORU
Reklam
- Hayatım tekdüze. Ben tavuk avlıyorum, insanlar da beni avlıyor. Tüm tavuklar birbirine benziyor, tüm insanlar da birbirine benziyor. O yüzden biraz sıkılıyorum. Ama eğer beni evcilleştirirsen dünyama güneş doğmuş gibi olur. Duyduğum bir ayak sesi diğerlerinin hepsinden farklı olur. Diğerlerini duyunca yerdeki deliğime girerim. Seninkiyse müzik gibi, beni oradan dışarı çağırır. Ayrıca baksana! Şu aşağıdaki buğday tarlalarını görüyor musun? Ben ekmek yemem. Buğdayın bana hiçbir faydası yoktur. Buğday tarlaları bana hiçbir şey düşündürmez. Üzücü değil mi bu? Ama senin saçların altın rengi. O yüzden beni evcilleştirdiğinde harika olacak! Altın gibi sarı buğday bana seni hatırlatacak. Ve buğdayları okşayan rüzgârın sesine bayılacağım...
Sayfa 68
Nerde o eski kızlar..
Adettir genç kızlar girdikleri ailenin terbiyesine, gidişine ayak uydururlar. Ama kızımız meremmet yapmasını bilir mi? Bulaşık yıkar mı? Çocuk bezi değiştirebilir mi? Soğanı yahni yapar mı? Balık çorbası pişirebilir mi? Sabahleyin Güneş doğmadan kalkar, çorba hazırlar mı? Tahta kaşıkla içer mi? Çatalsız yemek yer mi? Ahşap evin içinde kaygısız türkü çağırıp dikis dikerek, kuyudan su çekerek, tavuklara yem vererek gün öldürebilir mi? Bütün bunları yapabilirse belki dediginiz saadeti tadar. Ben bunlari tatmadim, bilmem. Ama böyle hayatin güzel olabilecegini seziyorum.
Okulda hiç arkadaşım yoktu, arkadaş istemiyordum. Yalnız, daha iyi hissediyordum kendimi. Bir sıraya oturup diğerlerinin oyun oynayışla­rını izlerdim, çok aptal buluyordum onları. Bir gün öğle tatilinde yeni çocuklardan biri geldi yanıma. Diz altları büzgülü bir pantolon giymişti, şaşıydı ve ayak parmakları çarpıktı. Hoşlanmamıştım ondan, iyi görünmüyordu. Yanıma oturdu. "Merhaba, benim adım David." Cevap vermedim. İçinde öğle yemeği bulunan torbasını açtı. "Fıstık ezmeli sandöviçim var," dedi. "Senin neyin var?" "Fıstık ezmeli sandöviç." "Bir de muzum var. Biraz da cips. Cips ister misin?" Aldım biraz. Bol cipsi vardı. İnce, nar gibi kızarmış ve tuzlu. Gü­neş ışınları içlerinden geçip gidiyordu. Güzeldiler.
İzler
Rüzgar martıların izini siler. Yağmur insanın ayak izini siler. Güneş zamanın izini siler. Öykü anlatıcıları yitik hatıranın, aşkın ve acının görünmeyen ama hiç silinmeyen izini arar.
Reklam
1.000 öğeden 651 ile 660 arasındakiler gösteriliyor.