Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Kitap aslında Ömer Hayyam'ı Hasan Sabbah'ı değil, Ömer Hayyam'ın yazdığı ''Rubaiyat'' kitabını anlatmakta. Yani kitabın var oluşu ve başına geldiği hikayeyi anlatmakta. Konu bu şekilde olunca ve kitabın ömrü çok uzun olunca kitabın ortasında çat diye bir kırılma oluyor. Malazgirt Savaşından bir anda 1.Dünya Savaşına gidiyorsunuz öyle düşünün. Verdiğim örnek doğru oldu mu bilmiyorum.
Kitabın ilk kısmı çok akıcı ve çok güzel. Hayyam, Sabbah, Nizamülmülk karakterleri arasındaki olaylar başlı başına insanı içine çekiyor. Her şey çok güzel giderken olaylar bir anda hızlandırılmış şekilde anlatılıyor. Özet geçer gibi anlatılıyor 3 karakterin hikayesi de. Siz daha bu hikayeye doymadan hikaye oracıkta çat diye bitiyor. Gözünüzü farklı bir yerde, farklı bir zamanda açıyorsunuz.
Durum böyle olunca 2.kısma hiç odaklanamadım. Yani okudum sadece ne yalan söyleyeyim bir şey hissedemedim, merak edemedim. Bitsin diye okumaya başladım. Biraz da olay aşk hikayesine dönmeye başlayınca baydı. İkinci kısmın %10'unu hatırlıyorum desem yeridir. Okuyalı 2 yıl olacak ilk kısım aşağı yukarı aklımda ama ikinci kısım yok.
Yine de okunabilecek değerli bir kitap zaman kaybı kesinlikle değil tavsiye ederim. Sizde farklı bir etki bırakabilme olasılığı yüksek. Hayyam gibi bir insanı da herkesin tanıması gerek.
Yine harika bir Agatha Christie eseri. Okurken esrarı çözdüğünüzü, katili bulduğunuzu iddia edebilirsiniz defalarca fakat hiçbir tahmininizde haklı çıkmayacaksınız büyük ihtimalle. Yine güzel bir gizemin içinde olayları yaşarken bulacaksınız kendinizi. Beğeneceğinizden şüpheniz olmasın. Kitabın kapağını açmanızla birlikte kitap sizi satırlarına hapsediyor zaten. Kitabın içeriği ile ilgili bilgi vermeyi çok isterdim fakat okuyacak insanların okuma hevesini kırmış olurum. Özet geçeyim. Bilim adamı sir Claud yeni formülünün ailesinin üyeleri tarafından çalınmak istediğine dair dedektif Poirot'a haber verir. Ve onu evine davet eder. Poirot eve vardığında bilim adamı kahve ile zehirlenmiş ve formül çalınmıştı. Katil kim ve formül nerede?
Bir yankesicinin yaşamına tanıklık ediyoruz kitabın adından da tahmin edileceği üzere. Zaman zaman geçmişte yaşanan olayların üzerinden geçiyoruz, çoğunlukla da kurgusuyla hiç zorlamayan son derece duru diliyle yaptığı yankesiciliklere eşlik ediyoruz. Bu kadarının bile kitabın arka kapağına yazmaya yeteceğini düşünüyorum ama aksine Doğan Kitap
Bence düşünceniz ne olursa olsun bu kitabı okumalısınız.. 170 yıl önce yazılmış manifestonun çoğu öngörüsünün gerçekleşmediğini gördüm. Yine de tarihi bir belge olarak Komünist Manifesto'yu okumakta fayda var.
Mutlaka kütüphanenizde bulunması gerektiğini düşünüyorum. Evet tam manası ile bilmediğimiz şeyler değil ama anlatım biçimi oldukça orjinal ve etkileyici..
Her düşünceye ön yargısız bakmak koşuluyla. Güzel bir tarihi özet.. Koşulu kabul edenlere tavsiye ederim. Keyifli okumalar.✿◡‿◡
Kitap aslında güzel. Fakat çok yoğun bir zamanda okudum. Belkide bu kitap için şuan yanlış zamandı. İsimleri çok karışık. Aklımda tutmakta çok zorlandım. Bu kitabı sınav için okuduğumdan sürekli özet çıkarmak falan beni çok yordu. Başka zaman okumuş olsam belkide çok beğenirdim...
Yıllar önce okumuştum bu kitabı. Dersi geçmek için verilen bir ödevdi. Zar zor bitirip özet çıkarmıştım. Ve nefret etmiştim. Şimdi aradan 10 yada daha fazla yıl geçti isteyerek, merakla okudum. Evet hatırladığım gibi betimlemesi yoğundu. Bazı yerlerde kitap ilerlemiyor ama konusu, aşkı çok güzel anlatılmış. Klasik okumaya yeni başlayan kişiler için henüz erken bir kitap bence. Balzac yaşattığın bir çok duygu için teşekkürler
Amerikalı yazar Jonathan Safran Foer’e ait okuduğum 2. Kitap “Bu Bizim Havamız”. Bir romandan ziyade, bir bilgi ansiklopedisi, bir manifesto olarak adlandırabiliriz. Yazar kitabın başında verdiği bir çok bilgi ve hikâye doğrultusunda, şu anda dünyamızın en acil fakat aynı şekilde görmezden gelinen sorunu olan Küresel Isınma hususunda derinlemesine bir araştırma-roman kaleme almış. Kitabın başında özellikle ilginç bilgi ve olayların anlatılması sizi kitaba bağlıyor. Özellikle, kitabın 2. Kısımda verilen özet bilgiler Küresel Isınma ile ilgili gerçekleri yüzünüze vururken, farkındalık yaratma konusunda oldukça başarılı oluyor.
Fakat bu bölüm bittikten sonra kitabın sonu ile başı Foer’den beklenmeyecek kadar kötü bir şekilde birbirine bağlanmış. Son kısım özellikle daha vurucu olması gerekirken, vasatı geçememiş ve oldukça sönük kalmış. Sanki yazar artık araştırma yapmaktan ve yazmaktan sıkılmış bu bitap da böyle bitsin diye kitabı bitirmiş gibi bir hissiyat oluştu bende.
Bir diğer konu ise yazarın Sürekli bunları yapmamız lazım dedikten sonra, ama bu konuları ben de yapamıyorum demesi. Belki de, yazar her ne kadar çocuklarımıza güzel bir dünya bırakma sorumluluğu beynimizde yer etmiş olsa bile, insan egosunun ön plana çıkarak bu olgunun, aksiyona dönüşmesine engel olduğunu anlatmaya çalışmış. Fakat sonunda etkileyici bir kitaptan ziyade, bir özür mektubu okuduğum hissiyatına kapıldım.
Küresel Isınma’nın sebepleri ve istatistikleri konularında bilgilenmek için iyi bir kaynak olsa bile hizmet ettiği amacı tam olarak anlayamadığım ortada kalmış bir kitap olarak değerlendiriyorum Bu Bizim Havamız’ı.
İyi okumalar.
Blockchain ile Bitcoin aynı şey değildir
Arkadaşlar selam. Bugün size bir süredir araştırdığım Blockchain teknolojisinden bahsetmeye çalışacağım. Yazı ne kadar uzun olur bilemiyorum. Siz yine de klasik Bilal Günaydın incelemesi uzunluğunda olabileceğini düşünüp ona göre çayınızı, çorbanızı yanınıza alın :D
Bu kitabı 2.kere okudum. Kitapta yer alan tüm başlıkları anlatmam mümkün değil.
Gülseren Budayıcıoğlu'nun kitapları son günlerde popülerliğini artırınca bende merak edip okuyanlardanım :) Kitaplarının tek tek dizileri çekilmeye başlayıp herkes az çok bilgi sahibi olsada ben yinede kendi yorumumu yapayım burada dursun:) Kitapta çok hoş kısımlar var kesinlikle. Bir kere Gülseren hanım harika bir psikolog. Kitapları bir psikoloğun günlüğü aslında ve günlük açısından bakınca çok iyi. Birgün bir psikoloğa yolum düşerse (az kaldı günümüzde herkes psikolog yolunu tuttu tutacak) Gülseren hanım gibi birisi olsun isterim. Ama konu o günlüğü kitap olarak okumaya gelince çok tekrara düşüyor. Daha toparlanıp özet bir kitap olmasını tercih ederdim. Yinede okumaya değer hayatın içinden güzel bir kitap, ben severek okudum. Herkese iyi okumalar dilerim.
Kitabın önsözünü yazan Hüseyin hayrendişi okuyunca heyecan uyandıran heveslendiren bir kitap. Ancak kitap sadece İran tıbbı hakkında bazı yerlerde kısa ayrıntı veren bazı yerlerde yüzeysel kalan bir kitap. Bilgi sahibi olmak için güzel. Sadece bu kitapla bir yere varamayız. Beslenme hakkında bazı bilgiler mevcut ancak İran tıbbında önemli yer tutan mizaç mevzusu bilinmeden kitaptan tam istifade mümkün değil. Ders kitabı mahiyetinde özet sayılabilecek bir kitap. Son kısmında yemek vb. Tariflerde güzel bir incelik olmuş. Yalnız dondurma tarifi iyi değil süt olmadan dondurma olmuyor
Jane Eyre, kadın olduğu için kimsenin okumayacağı düşüncesi ile ismini Currer olarak değiştiren, Charlotte Bronte’nin en ünlü eseri. Kısmen kalın denebilecek bir kitap olmasına rağmen son sayfasına kadar kendini okutuyor. Kitapta birden çok zaman ve mekan konu edilmiş. En başta Jane 10 yaşında küçük bir kız ve sığıntı olarak akrabalarında yanında yaşarken ilerleyen sayfalarda 18 yaşına basmış, gönderildiği yatılı okulda başarı elde etmiş ve orada öğretmen konumuna gelmiş bir Jane okuyoruz. Bu sayfalar bir nevi asıl hikayesini dinleyeceğimiz Jane karakteri oluşana kadar geçtiği yollar, yaşadığı olaylar, tanıdığı insanlar gibi detayları işleyen bir özet gibi. Tabii yüz küsür sayfalık bu kısma özet demek ne kadar doğru olur tartışılır. Asıl olaylar yatılı okulda öğretmenlik yapmaya devam etmek yerine Jane’nin bir konakta özel öğretmen olarak işe girmesi ile başlıyor. Bu konak hem Jane hem de biz okuyucular için gizem dolu bir konak. Açıklanamayan olaylar, tuhaf davranan insanlar ve tabii ki bir aşk hikayesi.. Aynı zamanda dış görünüşün çok da önemli bir kriter olmadığı- olmak zorunda olmadığı- gibi, duyguları içimizde yaşamak yerine dışarıya yansıtmanın belki de çok güzel bir sonuç doğurabilecek olması gibi birçok mesaj vererek alışlmış bazı algıları da yıkan bir kitap. Tavsiye ederim.
Lise yıllarımda özet metinden okuduğum klasikleri bu sene tam metin şeklinde okuma kararı aldım ve karırımın ilk adımı Savaş Ve Barış ile başalamak oldu. Ve kitabı elime aldığım ilk an eskiden okuduğum bu kitaba dair hiçbir şey hatırlamadığımı farkettim.
Kitabın önsözünü okuyarak işle başlamak beni çok üzdü. Çünkü Tolstoy'un " Bu kitapta üst
