Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
Asım Yıldırım'ı anlattığı güzel hikayelerden tanıdım. Kitabınıda kütüphanede gördüm aldım. Ama kitap çok boş geldi, tavsiye etmiyorum.
"'Başka kimse savaşmıyor,' diye seslendim arkalarından. ''Başka kimse denemiyor bile! Geriye kalan yalnızca sizsiniz. Sizler bile Steelheart gibi adamlardan korkuyorsanız, o zaman başkaları nasıl daha farklı düşünebilir?''
.
.
Uzun zamandır bu seriye yorum yazmadığım inanıyorum. Beni çok etkilemiş ve hatta etkisiyle buna benzer bir hikaye yazmayı bile denemiştim. Bilim Kurgu ve fantastik bir macerayı öyle sürükleyici bir dille anlatmış ki, serinin her kitabının çıkmasını sabırsızlanarak bekledim. Her yıl farklı bir tabı okumuş oldum🤔
.
.
Kitaba gelecek olursak; karakterimiz, babasıyla bir bankaya gittiğinde bankayı soymaya gelen bir epik yüzünden tüm hayatı değişiyor.
Epik'ler dünyada doğaüstü güçlere sahip olan insanlardan oluşuyor. Fakat ne yazık ki iyi olmalarını beklemek bir hata! Karakterimizin babası da iyi epiklere inanıyordu. Bu, onun en büyük hatasıydı.
Epiklerin karşısında ise onları avlayan bir grup var. Başlarında favori karakterim Prof bulunuyor. Karakterimizin epik avcılarıyla tanışmasıyla birlikte asıl macera başlıyor ve üç kitap (hatta sanırım ara kitapları da var) boyunca sürekli devam ediyor. Bilim Kurgu, Fantastik Roman okumayanlara da tavsiye ederim. Bu seriden başlamaları iyi olur. Ne çok fazla olağanüstülük var, ne de yaratılmış farklı dünyalar... Dünyamızın farklı güçlerle modifiye edilmiş halini görüyoruz. Bana kalsa herkese okutacağım ama maalesef...
.
.
Bu arada filmi çekildiği yönünde haberler rastladım. Umarım gerçektir!
Eğlenceli ,akıcı bir dille anlatılmış sıcacık romantik komedi. Bu arada yazarın önceki romanlarında yer alan ana karakterlerinden de küçük küçük haberler var. Ne güzel ya uzun süre görmediğin bir tanıdığınla selamlaşmak gibi..
Kitabı uzun bir süre önce okumama rağmen beni şaşırtan kitaplar arasında olduğunu söyleyebilirim.
Baldacci kalemini konuşturmuş, kurgu ilginç ve kendine çekiyor.
Büyük bir silah firmasının başındaki adam daha fazla para kazanmak için ve bir dünya savaşının dünyadaki bozulmuş dengeleri düzelteceğine inandığı için dünya devletlerine karşı akıl almaz bir komplo kurar.
Rusya üzerinden oynanan bu oyun gerçekten de işe yarar ve dünya devletlerinin unuttuğu kızılordu korkusunu yeniden canlandırır.
Sahte propaganda, haberler, ustaca hazırlanmış video, resim ve daha nice argümanlarla bütün dünyayı Rusya'ya karşı kışkırtır. Bütün bunları dünyanın en ünlü algı yönetim şirketiyle yapar. Bütün dünyayı kapsayan bir oyun düşünün.. Ve bu oyunu bozmak için uğraşan bir kaç kişinin dünya için yılmadan çabaladığını.
Kitabın dili ve anlatımına değinecek olursam, dili sade ve anlaşılırdı yani çeviri sıkıntısı yok :) Anlatım şekli kurguya çok güzel uymuştu okurken hiç sıkılmıyorsunuz.
Yani uzun lafın kısası okurken keyif alacağınız bir kitap.
Keyifli okumalar arkadaşlar..
Uzun zamandır okuduğum en kötü kitaptı. Kitap kapağına aldanıp, şu sıralar benzer şeyleri yaşadığımız için aldım. Ancak okudukça hiç de benzer olmadığını gördüm. Dida Hanım kanser hastalığına yakalanmış ve başından geçenleri anlatıyor. Diyor ki pes etmeyin, ben şöyle yaptım böyle yaptım kurtuldum. Ancak anlattığı şeyleri yapabilmeniz için oldukça zengin olmanız gerekiyor. Yani Türkiye'de ki çoğu insanın kendisiyle bağdaştırması yada uygulaması oldukça zor şeyler. Sonra dine, inanmaya bağlamış her şeyi. İnanmayan yada müslüman olmayıp başka dinden olanlar ne olacak, direk ölecekler mi ?
Aynı anda neredeyse 10 farklı uzmanla görüşmüş, Peru'ya gitmiş vb...
Ben okurken daha çok gerildim açıkçası. Onu görsem söyleyebileceğim tek şey: "Git de bir devlet hastanelerinin, eğitim araştırma hastanelerindeki insanların durumlarını gör. Hangi psikolojiden bahsediyorsun ? İnsanlar doğru düzgün sağlık hizmeti alamıyorlar. O kötü haberler insanlara nasıl veriliyor doktorlar tarafından. Ne şartlar altında yatıyorlar o hastanelere. Senin yazdıklarından o kadar uzak ki.. "
Kısacası kitabın 70. sayfasında bıraktım okumayı... Bir de Kansersiz yaşam derneğinin kurucusuymuş. Şimdi dernek ile ilgili de negatif düşünmeye başladım..
Okul yıllarımı sohbetleri vesilesiyle güzelleştiren yazarın kitabı da aynı güzellikleri anlatıyor. Birkaç kısım hariç çoğunu dinleye dinleye ezberlediğimi fark ettiğimde okumaktan sıkılırım sanmıştım fakat aksine elimden bırakamadım. Çok sevdiğim sözlerinden biri vardı bu kitapta da: Postacı topal ama haberler doğru. İnşallah herkesin bu haberleri okuma imkanı olur en kısa zamanda.
Son derece güzel bir kurgu romanı daha. 1984 yılında dünyada Okyanusya adında bir ülke, bu ülkede her şeye egemen bir Parti, herkesi izleyen bir Büyük Birader, insanları izleyen ve tutuklayan Düşünce Polisi, adlarının tam tersi işler yapan Varlık, Gerçek, Sevgi Bakanlıkları vardır. Winston Smith ise Gerçek Bakanlığı'nda Kayıt Odası denen bir odada çalışmaktadır. İşi, Parti'nin tüm söylediklerinin doğru olduğunu ispatlamak için medyada geçmişi silmek ve manipüle etmektir. Haberler değiştirilmektedir. Winston her ne kadar işini iyi yapsa da Büyük Birader ve Parti'den nefret etmektedir. Ülke sürekli bir savaş halindedir. Avrasya veya Doğuasya ile savaşmaktadır. Bu arada Julia adında bir kızla tanışır ve sevgili olur. Aslında bu da yasaktır ama isyankar bir kardeşliğe üye olmak için bakanlıkta gördüğü O'Brien ile görüşür. Ancak bir gün Julia ile beraber Düşünce Polisine yakalanır. Sevgi Bakanlığı'nda işkence görür. İşkenceci ise O'Brien'dır. Artık Winston'un tüm hayatı değişecektir. Acaba iki kere ikinin beş ettiğine inanacak mıdır? Büyük Birader'i sevecek midir? Mutlaka okunması gereken kitaplardan biri. Soluksuz okunan bir roman.
Victor Frankl 2. Dünya savaşı esnasında toplama kamplarındaki insanlık ayıbının tüm açıklığıyla ortaya serdiği ve kamplardaki hayat şartlarının bu kadar olumsuz olmasına rağmen ayakta kalabilmeyi öyle güzel dile getirmiş ki ! Bu toplama kampında yazarın gözlemlediği önemli bir olay da, 1944’ ün son haftasıyla 1945 ilk günleri arasındaki ölüm oranının, önceki ölüm oranlarından çok büyük bir artış gösterdiğini şu şekilde yorumlamaktadır: ‘Bunun nedeni tutukluların çoğunun, yılbaşına kadar tekrar evlerinde olacağı yolunda safça bir umutla yaşamış olmalarıydı. Yeni yıl yaklaştıkça gelen haberler cesaret verici olmadığı için, tutuklular cesaretlerini yitirmiş ve hayal kırıklığına yenik düşmüşlerdi. Bu da direnme güçleri üzerinde tehlikeli bir etki yaratmış ve birçoğu ölmüştü.’ Aslında mevcut durumu en güzel Nietzsche’ nin ‘Yaşamak için bir neden’i olan kişi, hemen her nasıl’ a dayanabilir’ sözü bu anlatılanları en güzel ve yalın şekilde özetlemektedir..
En sevdiğim yazarlardan Debbie Macomber'in Blossom Sokağı serisinin 10. kitabıydı Bir Buket Aşk. Uzun süredir görmediğim akrabalarımı, arkadaşlarımı ve hatta komşularımı görmüş gibi oldum bu kitabı okurken... Yazarın anlatımı okurken huzur veren, bazen hüzünlendiren yer yer tebessüm ettiren türden kurgusuyla kendine bağlıyor.. Bu kitabın konusu , baş kahramanları Lauren ve Rooster aşkları ve mutlu sonlarıydı. Tabi bunun yanında yüncü dükkanından, pastahanesinden, çiçekçisinden, düğüncüsünden, dolaysıyla önceki kitaplardaki karakterlerinden de tadında haberler vardı. Diyebilirim ki Blossom Sokağındaki tanıdıklarımla özlem giderdim... :)
