Steelheart; okuduğum ilk Brendon Sanderson kitabıydı. Kitabı ne kadar beğensem de birazcık hayal kırıklığına uğradığımı söylemezsem yalan olur. Bu hayal kırıklığı kesinlikle kitap ile ilgili değildi, -hatta kitap beklediğimden çok daha iyiydi-daha çok yazar ve kullandığı dil ile ilgiliydi. Brendon Sanderson'ın sitesinde Steelheart hakkında ne kadar yeni başlayanlar için bir kitap derse de ben kitabın dinlinin biraz daha ağır olacağını düşünmüştüm. Böyle bir beklentiye girdiğim için de kitabın dili bana biraz basit geldi ama aynı zamanda kitabın çok akıcı ve muazzam bir şekilde yazıldığını söylemeden de geçemeyeceğim.
Bundan on yıl kadar önce, insanların Calamity adını verdikleri cisim gökyüzünde belirmiş ve sıradan insanları birer Epik'e çevirmişti. Epiklerin, süperkahmanlardan ya da buna benzer kişilerden en büyük ve önemli farkı; iyi Epik diye bir şeyin olmaması. "İyi Epik diye bir şey yok. Hiçbiri bizi korumaz. Güç yoldan çıkarır; mutlak güç ise mutlak bir yoldan çıkıştır." (Steelheart, sayfa 24 -David)
David'in babası, evrende iyi Epikler'inde olabileceğini düşünen az sayıdaki bireylerden biri. Aslında hem olaylar hem de David'in hikayesi tam da burada başlıyor. David'in babasının ölmesiyle David, bütün hayatını babasının katili olan Steelheart adlı üst düzey Epik'in zayıf noktasını bulmaya çalışarak geçiriyor. Bunu araştırırken ister istemez hayatında önemli bir yer kaplayacak olan iki şey daha yapıyor; Bütün Epikler ile ilgili bilgi ediniyor ve Asilere katılmayı takıntı haline getiriyor.
İtiraf etmek gerekirse ben bu Epiklere hayran kaldım. Okurken sürekli "Keşke bunların Hearthstone kartları olsa da arkadaşlarla oynasak," dedim. Epikler ile ilgili her bilgiyi kafamda not etmeye çalıştım -ki bence başarılı da oldum. Anlayacağınız benim için bunları okuması aşırı eğlenceliydi.
David, okuduğum en başarılı karakterlerden biriydi. Bütün hayatını Epiklerle harcadığından, -ki bence harcamak doğru kelime değil ama hadi kitaptaki tasvirlere uyalım. - Epikler dışında - belki bir de tüfekler- hiçbir becerisi olmayan biri ve yazar bunu David-Megan konuşmalarında gayet başarılı bir şekilde bize yansıtmış.David dışındaki karakter de, kitaba bir yandan ilginçlik katarken diğer yandan da hikayeyi derinleştirip, gelecek olaylarla ilgili bazı ip uçları bırakıyorlardı. Yan karakterden en önemlileri kesinlikle Megan ve Prof'tu. Prof, David için bir baba figürüyken Megan geriye kalan diğer her şeydi. Kitabın sonunda işler fazlaca sarpa sardı. İsteyerek veya istemeyerek hem kendi hayatlarını hem de Newcago'nunkini değiştirecek şeyler yaptılar. Hikayenin devamını çok merak ediyorum bu yüzden ikinci kitabı hemen okumak istiyorum ama hem üçüncü kitabı almayı bekliyorum hem de rs'ye girmemeye çalışıyorum. Eğer hala "Kitabı alsam mı?" diye düşünüyorsanız, telefonu bir kenara bırakın ve gidip şu lanet olası muhteşem kitabı alın ve okuyun.