Ama size Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri'nin namazla ilgili inanılmaz tek bir cümlesini yazacağım. Arif olan anlar çünkü... Tek bir cümle... Ve bu cümleyi öyle bir yerde öyle bir zamanda ediyor ki, kimin karşısında ettiğini araştırırsanız -Tarihçe-i Hayatta geçiyor- hayretle bu risaleleri bitirmeden elinizden birakamazsıniz.Öyle bir yerde şu cümleyi söylüyor: "lslamiyet'te imandan sonra en yüksek hakikat namazdır. Namaz kilmayan haindir! Hainin hükmü merduttur!" Yani kovulmuş, reddedilmiştir! Bir adamın namazı yoksa kum zemine bina yapıyor demektir.Eğer namazın oturmuyorsa senin imanında problem var demektir.Imanın yok demiyorum. Paket halinde imanın olabilir. Ama taklidi kalmıştır. Zafiyet hastalıkları vardır. Ama araya ahir zamanı da koyarsaki iman olmayabilir işte. Yahu namaz kilan bir ateist nasıl? Komik değil mi? Namaz kilmayan Müslüman nasıl? Ne farkı var? Bizim problemimiz iman zafiyetinde... Sebebiyse biz bu imanı kolay bulduk. Bize rahat geldi bu iman. Müslüman bir ülkedeyiz ne de olsa, sürekli ezanları duyuyoruz zaten değil mi?Biz bir Uhud görmedik ki. Biz bir Bedir yaşamadık ki. Biz bir Okçular Tepesi'nde kalmanın önemini orada bizzat yaşamadık ki.Savaş gömemiş çocuklarız, bir insan ne kadar çirkinleşebilir bunu anlayamayız. Cehennem nasıldır bunu anlayamayız. Başımıza gelmemiş. Doksanların sonunda Bosna'dan Türkiye'ye fetva soruluyordu. Fetva neydi biliyor musunuz ?"Bu çocukları aldıralım mı,yoksa doğuralım mı?"O şeytanların tecavüz etmedikleri kadın kalmamış !
Sayfa 32 - Genç Nesil YayınlarıKitabı okuyor
Hakikat bu,ben onda kara bir gölge,o bende masum bir bebeklik sureti hâlâ.
Reklam
Mevlana yalnızca Konya'nın değil, bütün bir Anadolu'nun, bütün İslam diyarlarının sevgilisi, gönüller sultanı olmuştur. Ne ki bu sultana da bir gönül gerektir. Kendini seyredebileceği bir ayna; kesret içinde vahdeti, çok içinde Tek'i yakından seyredeceği bir ayna. Kendi gönlündeki akisleri seyredebileceği; belki de kendi aynasını arıtabileceği, cilâlayabileceği bir hakikat aynası..
" Hayat bu derece manasız ve insan dünyaya boş durmak için gelmiş olamazdı. Bunların hiçbirinin hakikat olmaması lazımdı. "
Sayfa 164 - KOR
galiba yetişkin olmak; ehemmiyet gösterdiğin mevzularda muzaffer olamamak hakikatini idrak edebilmektir. ruhumun derinliklerinde cevvaliyet ararken, muzdarip olduğum bu halleri kalbimin derununa mahpus ediyorum. belki de hakikat, insanın kendi zaafiyetlerini görüp, onları kucaklayabilmesindedir. lakin her dem bu kadar kolay olmuyor. insanın bir nebze takdir beklemesi, beşeriyetin fıtratında var olan bir temayül. ihtimal ki bu temayül, insanı daha da müşkül bir duruma sokuyor. mükemmeliyet arzusuyla yanıp tutuşurken, her adımda hatalara müptela olmak, insanın vicdanında kapanması müşkül yaralar açıyor. buna rağmen, yani her ne kadar mağlubiyetler ve hüsranlar içinde debeleniyor olsam da, kalbimin derununda bir ümit ışığı saklıyorum. insanlara olan itimadım ve muhabbetim sarsılmadan devam ediyor. onların hakikatini olduğu gibi kabullenmek, belki de en büyük imtihanımdır. eğer bu imtihanı muvaffakiyetle geçebilirsem, hakiki bir yetişkin olmanın ne demek olduğunu idrak edebilirim. zira, insanın en büyük düşmanı kendi içindeki tereddütlerdir ve bunları mağlup etmek, hakiki olgunluğa erişmektir. ben yetişkinlikten bunu anlıyorum.
İbn Hazm, Resail, IV, 364.
Burada bir bereket olması için ondan bir nakilde bulunmak istiyoruz: "Müstekfi lakaplı Muhammed ibn Abdirrahman ibn Ubeydillah ibn Nâsır'ın elinde bir zindanda tutuklu idim. Beni öldürmeyeceğinden emin değildim. Çünkü zalim, sıradan, dini cehaleti fazla, güvenilir olmayan, tetkik etmeden işler yapan biriydi. Ona göre bizim suçumuz (önceki halife) Müstazhir ile olan dostluğumuzdu. Haramiler bu zelil adamı etkileri altına alınca Müstazhir'e başkaldırdı ve onu öldürdü. Sonra da iktidani ele geçirdi, ardından da dediğimiz gibi bizi hapsetti. Hapisteyken, dinî hükümler açısından altında pek çok büyük manalar barındıran ve hakkında öteden beri pek çok şeyler söylenip duran, son derece zor ve tüm fikhi konularla bağlantısı olan külli bir mesele hakkında düşünüyor idim. Gündüzler ve geceler boyunca konu hakkında fikir yordum. Sonra nasıl anlaşılacağı konusunda zihnimde bir ışık belirdi, ardından hakikat bütün aydınlığıyla ayan oldu. Kendisinden başka ilah bulunmayan, yaratan, başlangıcı olmayan, her şeyi düzenleyip idare eden ve zatından başkasına yeminin caiz olmadığı Allah'a and olsun ki hapiste bahsettiğim bu durumda iken, zihnimin meşgul olduğu o hakikati bulmam ve doğruyu anlamam nedeniyle yaşadığım o sevinç, bulunduğum halden serbest bırakılmaktan daha mutluluk vericiydi. İşte biz bu kitabımızı ve diğer pek çok eserimizi vatanımızdan, ailemizden ve çocuklarımızdan uzaklaştırılmış bir vaziyette gurbette telif ettik. Hem de zulüm ve düşmanlık nedeniyle canımızdan korkar bir vaziyette."
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.