Bir gece Zeki'nin meyhanesinde acıldı bir hadise oldu. Zeki, Aziz Bey'i tartaklayıp dışarı attı. Nasıl başla dığını, ne olduğunu kimse tam hatırlayamadı. Herkes olmadık şeyler anlattı sağda solda. Kimileri "Zeki başlattı," dediler, kimileri "Hayır, Aziz Bey zilzuma sarhoştu," diye itiraz ettiler. Müşterilere kabahat bulanlar çıktı "Büyütülecek bir mesele değildi," diyenler oldu.
Hadiseden birkaç saat sonra, Aziz Bey evine gitti. Odaya ağır bir hastalık gibi çöken, kaypak bir ampulün ışığında biraz oturdu, gözlerinde bir türlü akamayan korkunç bir yaş birikintisiyle Haliç'in kirli sularına yan sıyan ve sık sık bulutlarla örtülen, kırık dökük bir ay ışı ğına baktı; aklından son olarak hurma ağaçlarının ve çok yüksek palmiyelerin gölgelediği sıcak ve alabildiğine ma vi bir şehirde yaşanan çok kısa ama çok mutlu üç günü geçirdi. O mutluluk ansızın kedere dönüştü, yüzüne yansıdı. Yanılgılarla dolu bir ömrün bütün çilesini saklamaktan artık vazgeçmiş, çökmüş yaşlı yüz, bir anda ağlamaklı oldu, öyle kaldı.