Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
بسم اللّٰہ الرحمٰن الرحیم الٓرٰ۠ كِتَابٌ اَنْزَلْنَاهُ اِلَيْكَ لِتُخْرِجَ النَّاسَ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِ بِاِذْنِ رَبِّهِمْ اِلٰى صِرَاطِ الْعَز۪يزِ الْحَم۪يدِۙ Elif, Lâm, Râ. (Bu,) insanları Rablerinin izniyle karanlıklardan aydınlığa, El-Azîz ve El-Hamîd (olan Allah’ın) yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz Kitap’tır. (İbrahîm, 1) Hala insanlar bu kur'anı mezarlıklarda okumaya devam ediyorlar.
"Elif, Lam, Ra. Bir kitaptır ki, bunu sana indirdik, insanları Rablerinin izniyle karanlıklardan nura, O Azfz, Hamid'in yoluna çıkarasın." İbrahim,1
Reklam
ruhtaki teheyyücleri, ruhiyatçılar, "haz ve elem" gibi "kati, basit, gayri kabil tahlil" iki dilime ayırırlar. Felsefenin bütün hataları, bu yanlış tasniften ileri geliyor. Ruhta, haz ve elem gibi birbirlerine zıt iki unsur ayırmaya teşebbüs edilemez, her elem bir hazla, her haz, elemle müterafıktır. Kederli zamanlarımızda, gizli bir sevincimiz vardır, zira bu sevincimiz bitecektir. Elemsiz haz, hazsız elem tasavvuru, pek mücerred ve bâtıldır. Abdülhak Hamid, "Makber" mukaddimesinde, mühim bir şey söylüyor: "Kederimin artması için sevinmek isterim. Bunu kimselere anlatamam. Bu hissin lisanı anlaşılmaktan uzaktır. Sükût edelim."
Sayfa 313Kitabı okudu
Devlet idaresinin iyi işlemediğini, suiistimallerin alıp yürüdüğünü, memurların ve subayların maaşlarını alamadıklarını, buna mukabil saraya mensup sırmalı hafiyelerle tevabilerine [uydu/uyruklarına] maaşlarından başka keseler dolusu altın verildiğini haber aldıkça, Sultan Hamid'e esasen pek de kuvvetli olmayan güvenimiz büsbütün sarsılıyordu. Ordunun fena eller idaresinde değer ve itibarını kaybettiğini görüyorduk... Fakat kimse ortaya çıkıp: "Nereye gidiyoruz, memleketi nereye götürüyorsunuz?" diye soramıyordu, sormak cesaretini gösteremiyordu. Çünkü padişahtan ve onun hafiyelerinden korkuyorlardı... Memlekette hürriyet yoktu. Biz genç Harbiyeliler, Fransız İhtilali Beyannamesi'nde insan hak ve hürriyetlerine verilen önemi gizli de olsa okumuş, öğrenmiştik.
Saray ve muhalefet müzakerelerinde halk her daim zararlı çıkar
2. Hamid'in istibdat devrinin dönemsel muhalifi olan Namık Kemal dahi sarayla müzakere edip pâye verilince 2. Hamid hakkında muhalif yazılar yazmaktan vazgeçmişti. Sonrasında 2. Hamid muhalifliği; Said Halim Paşa ve Mehmet Akif gibi islamcılara geçmişti.
..Dergi bu odada hazırlanır, sonra gizlice elden ele geçerdi. Sarayın korkunç hafiyelerinden biri nasılsa haber alıp curnal eder. Okul nazırı çağrılıp bir güzel azar yerse de okulda böyle şeyler olmadığını söylemekten vazgeçmez. Bir gün kendisi ders odasını bastı, hepsini suçüstü yakaladı. Değerli bir asker değildi. Ama vicdanlı ve namuslu bir kimse idi. Eğer isteseydi hepsinin asker mesleğinin son bulacağına şüphe yoktu. Dergiyi görmemezlikten geldi. - Ne diye başka şeylerle uğraşıp derslerinize çalışmıyorsunuz? demekle yetindi. Fethi, sonradan soyadı Okyar, Mustafa Kemal'in sonuna kadar arkadaşlarından ve bir aralık başbakanı, ateş püskürecek ve bir eli ile Sultan Hamid'in oturduğu Yıldız Sarayı'nı göstererek: - Hep o adamın başı altından çıkıyor bunlar... Sarayı başına yıkılmadıkça rahat yok. Elime fırsat geçerse altına bomba koyardım, diyordu. Tuhaf bir raslamadır ki 27 Nisan 1909'da Sultan Hamid tahttan indirildiği vakit onu Selânik'e götüren muhafız bu Fethi olacaktı.
Reklam
Şehrazat'ın anlattığı masalların tutarlı olup olmadığını kim sorgular??
3 Mayıs Türkçüler günü kutlu olsun!
"Boş kaplar çok öter. 3 Mayısçılar boş değil, yurt ve ırk sevgisiyle dolu idiler. Onun için susmaktadırlar. Fakat susmak, Abdülhak Hâmid'in dediği gibi, bazen en güzel şiirden daha manalıdır."
Hüseyin Nihal Atsız
Hüseyin Nihal Atsız
Makber’in Hikayesi
Makber, osmanli’nin son döneminde Abdülhak Hamid tarafından kaleme alınmış dokunaklı bir şiirdir. Öyküsü de şiir gibi dokunaklıdır. Abdülhak Hamid, 1883 yılı nın Ekim ayında baş şehbender olarak tayin edildiği Bombay’a giderken eşi Fatma Hanimi da beraberinde götürmüştür. Ve reme yakalanmış olan Fatma Hanimin sağlığı burada daha da bozulmuş, İstanbul’a dönmek için bindikleri gemide hastalı ğı daha da ilerlemiştir. Bu durum üzerine Abdülhak Hamid ve eşi İstanbul’a kadar gidememiş, Beyrut’ta vali olan ağabeyi M '«s Abdülhak Nasûhî’nin evine gitmiştir. Fakat, Fatma Hanım bu rada vefat etmiş ve buraya defnedilmiştir. İşte Makber adıy la bilinen ünlü şiir, Abdülhak Hamid’in Beyrut’ta kaldığı kırk gün içinde eşini kaybetme travmasıyla yazdığı bir eserdir.
Bak sen şu işe..
İkinci Mahmud devrinde ulema ve softalarca ''giyilmesi caiz olmayan'' fes, İkinci Hamid devrinde yine ulema ve softalarca ''din ve iman alameti'' idi.
Reklam
Uzun zamandır en sevdiğim Hüsn-i Hatt örneği budur. Hattatı Hâmid-i Âmidî (Hâmid Aytaç) Okuyabilen çıkar mı? Osmanlı Türkçesi ile yazılmış, Arapça değil
Elbet bu açık fikirler pazarında bazı kısıtlamalar vardı: Demokrasi sınırsız olamaz...
"Başının belasını arıyor," der halk. Her insan arar bunu. Farkında değildir. Sanatkârlar hissederler. Fuzuli'yi hatırlayın: "Yani ki çok belâlara kıl müptelâ beni." Hamid de Makber'in önsözünde "Kederimin artması için sevinmek isterim," der. Aynı şeydir: Sevincinin artması için kedere ihtiyacı var, demektir.
Sayfa 152Kitabı okudu
Atası Fatih Mehmed Han, Homeros okuyarak etkilendiği Truva'ya Hektor ve Aşil'in mezarlarını bulmaya gitmişti ama torunlarının pek azında tarih bilinci vardı. Sultan Hamid de onlardan biriydi işte.
Sayfa 228
Türk Edebiyatının En İyi 100 Romanı
Dün akşam Nahid Sırrı Örik'in Sultan Hamid Düşerken isimli kitabını okumaya başladım. Bu vesileyle size bir listeden bahsetmek istiyorum. Mutlaka bilenler vardır fakat bilmeyenler için de faydalı olabilir. 2017 yılında akademisyenler, yazarlar ve edebiyatçılardan oluşan bir ekiple Türk edebiyatının en iyi 100 romanı belirlenmiş. Biliyorum bu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.