Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hayatımın En Mesut Günü
İstanbul'da bir akşam toplantısına davet edilmiştim. Yunanistan'dan gelen yaşlı bir hanım Müslüman olmuş. Kendisi uzun seneler Yunanistan'da kalmış birisi ve nihayet İstanbul Müftülüğünde Müslümanlığını resmen tescil ettirmiş. O günün akşamı akrabasının evine gitmiş. Biz de o gün aynı yerde bulunuyoruz. Kadın bu güne eriştiğinden, son derece memnun. Biz daha söze başlamadan dedi ki: "Tabii buraya geldiniz, toplandınız. Benim niçin Müslüman olduğumu merak ediyorsunuz. Siz sormadan ben size kısaca anlatayım. Biz Konyalı zengin, Müslüman bir ailenin yanındaydık. Babam, annem ve kardeşlerim bu evde hizmetçilik yapıyorduk. Bu ailenin son derece zengin bir efendisi vardı. Bu efendi memleketin sayılı zenginlerinden olmakla beraber son derece mütevazı bir insandı. Ben çocukluğumda hiçbir bayram hatırlamam ki bu Müslüman ev sahibi, kendisinin hizmetçisi olduğumuz hâlde bayramlarda bize, hizmetçinin çocuklarına verdiği hediyeleri, yeni ayakkabıları kendi öz çocuklarından daha sonra almış olsun. Her bayram önce bize alır, ondan sonra kendi çocuklarına en fazla aynı kalitede ayakkabıyı alırdı. Çok zengin bir insana böyle bir tutumu veren böyle bir dine ben hayran kalmayayım da kim kalsın? Bugün böyle bir dinin mensubu olmak şerefine eriştiğim için hayatımın en mesut gününü yaşıyorum."
Çölde malı ve devesi çalınan bir bedeviden öğrendim:
İyilik yap denize at, balık bilmezse Hâlik bilir. Yapatığın güzel şeyler karşısında ne kadar kötülük görsen de hiç kimseye anlatmamak. Bu anlattığın olay bir başkasının iyilik yapmasını engelleyecek. Hiç bir olayı genelleme yapmamalıyız. Bütün dilenciler zengin, bütün vakıflar para tuzağı, bütün şunlar bunlar böyle diyerek hep olayları genellemeye başladık. Neden mi böyle yaptık. Çünkü o dilenciye aslında para vermek istemedik ve bahane olarak olanlar zengin dedik ve bir başkasının da vermesini engelledik. Bir vakıf için de öyle oldu bu durum. Bunlar para yiyor yolsuzluk yapıyor dedik İnfak ve zekatlarımızı vermez olduk. Sırf böyle bir genellemeye vermeyenler dilden dile dolaştırdı. Ki benim vermediğim gibi kimse de vermesin ki suçluluk duygusu olmasın. Öyle de oldu. Şimdi üşüyen çocuklar, açlıktan ölen insanlar, yolun ortasında şiddet gören hanım kardeşlerim. Örnekleri çoğalta biliriz. Ama desek ki. Ben Allah’ın rızasını kazanmak için yapıyorum. Kardeşim sen de Allah’ın rızasını kazanmak için yap. Bir kıssa vardır. İyilik yap denize at, balık bilmezse Hâlik bilir. Sen darda kalana el uzak. Ağlayanın yüzünde tebessüm ol. Karın aç olana bir ekmek, üşüyene bir mont ayakkabı ol. Sen İlkin vicdan sahibi mümin ve mümine ol. İçine bak. İçimize bakalım. Zira çözüm oralarda bir yerde gizli.
Sayfa 117Kitabı okudu
Reklam
Hanım kardeşlerim! Dışarıda yüzlerinizi açmayın. Yüzünüzü Rabbim beğensin. Kulların beğenmesi aleyhinize. Bir de efendileriniz beğensin. Zira bir hanım, efendisinin yanında Allâh için şeriata uygun bir şekilde ne kadar süslenirse, ondan hem Allâh razı olur, hem de efendisi.
Her yüreğin bir inşirah ferahlığına ihtiyacı vardır. Dualarınızda ısrarcı olunuz; özellikle hanım kardeşlerim. Siz bu ümmetin ümidisiniz.
Bilir miyiz...
Ya biz, bize kardeşlerim diyene kardeş olmak nasıldır bilir miyiz? Kardeş olmayı bilir miyiz? O bizi özler. Özlemek nedir bilir miyiz?
Sayfa 149Kitabı okudu
Özellikle örtüsüne bürünmüş genç hanım kardeşlerim.
Kendine derinden saygı duy ve kucakla çünkü sen Allah'ın özenerek yarattığı, ruhuna ruhundan üflediği özel bir varlıksın.
Sayfa 63 - Destek YayınlarıKitabı okudu
Reklam
İnsanlar, İslâmın üzerimizdeki yansımasından, tatbikinden huzur bulmalılar
İstanbul'da bir akşam toplantısına da’vet edilmiştim. Yunanistan'dan gelen yaşlı bir hanım Müslümân olmuş. Kendisi uzun seneler Yunanistan'da kalmış birisi ve nihayet İstanbul Müftülüğünde Müslümânlığını resmen tescil ettirmiş. O günün akşamı akrabasının evine gitmiş. Biz de o gün aynı yerde bulunuyoruz. Kadın bu güne eriştiğinden, son derece memnûn. Biz daha söze başlamadan önce dedi ki: ‘’Tabii buraya geldiniz, toplandınız. Benim niçin Müslümân olduğumu merâk ediyorsunuz. Siz sormadan ben size kısaca anlatayım. Biz Konyalı zengin, Müslümân bir ailenin yanındaydık. Babam, annem ve kardeşlerim bu evde hizmetçilik yapıyorduk. Bu ailenin son derece zengin bir efendisi vardı. Bu efendi memleketin sayılı zenginlerinden olmakla beraber son derece mütevazı’ bir insandı. Ben çocukluğumda hiçbir bayram hatırlamam ki; bu Müslümân ev sâhibi, kendisinin hizmetçisi olduğumuz hâlde bayramlarda bize, hizmetçinin çocuklarına verdiği hediyeleri, yeni ayakkabıları kendi öz çocuklarından daha sonra almış olsun. Her bayram önce bize alır, ondan sonra kendi çocuklarına en fazla aynı kalitede ayakkabıyı alırdı. Çok zengin bir insana bu tutumu veren böyle bir dine, kırk seneden beri ben hayrân kalmayayım da kim kalsın? Bugün böyle bir dinin mensûbu olmak şerefine eriştiğim için hayâtımın en mesûd gününü yaşıyorum.’’
Sayfa 81 - PDF
Evet Behice hanım!! Laf soktu sana ;)))
Hilmi - Otursanıza kardeşlerim buyurun... Nasıl olduğumu sormuştunuz az evvel umuyorum ki cevabını hakikaten merak ettiğiniz için sormuşsunuzdur. İyiyim... Doğduğum günden iyi, öleceğim günden kötüyüm. Ya sen Adnan kardeşim sen nasılsın? Behice kardeş o bilezikler koluna ağır gelmiyor mu? Bence seni böyle komple bankaya yaptırmalı. Zarar edeceksin durduğun yerde. Behice - Laf mı soktu bu bana şimdi? Adnan - Ne bileyim ne soktu. Ben de senin gibi dinliyorum.
Sayfa 77 - Sel YayıncılıkKitabı okudu
102 öğeden 76 ile 90 arasındakiler gösteriliyor.