Yirmi dördüncü fasıl:
Ölüm gelmeden tövbeye acele ediniz! Cami... İstanbul hapishanesinin bir camii vardır. Yapanlar vaktiyle bunu düşünebilmiş... Kapısında da, bayıldığım bir İslâmî düstur: «Ölüm gelmeden tövbeye acele ediniz!» Her insana hitap eden bu ölçü, bilhassa hapishanede ne kadar mânalı... Onu, Eyüp camiini iki kapısında yanyana hatırlıyorum; «Mevt gelmeden tövbeye acele ediniz! Fevt gelmeden namaza acele ediniz!» Kanlı kaatillerden bir kaçı burada ibadet ederdi. Fakat fazla isteklisi yoktu. Büyük faaliyet, İlâhî hikmetin en keskin şekilde kalbe çarpacağı böyle bir yerde bile esrar ve eroinciler manzumesinin etrafındaydı. Yalnız, genç bir kız çocuğunu öldüren bir tatar, camiin devamlı sadıkıydı. Bu yüzden kendisiyle konuşmaktan haz duyar; ve iman ruhiyle, işlediği cinayet arasındaki tezadı anlamak isterdim. Mümindi muhakkak, fakat asırlar boyu cemiyet mangalında küllenmiş ve bir türlü tam geliştirilip alevlendirilememiş olan imanın sıcak iklimine, belki bir Fok balığı kadar yabancı bir bünye taşıyordu. İman, onun ruhunu yakıp eritmemişti. Eğer halinde, eli sıkılabilecek küçük bir yumuşaklık varsa, eğer yattığı yatağın yanı başında yatılabilirse, bunu da imanına borçluydu.
Sayfa 68 - BÜYÜK DOĞU YAYINLARI / İSTANBUL -Ateşe Doğru-Kitabı okudu
Dostoyevski kalabalık bir toplantıda yaptığı konuşma ve okuduğu şiir nedeniyle Rus Çarı tarafından hapse mahkum edilir ve Sibirya’ya sürülür. Sürgündeki Dostoyevski hapishanede bir köpeğe rastlar. Köpeği gözlemlemeye başlar ve köpeğin yanından geçen her mahkumun onu tekmelediğini, şiddet uyguladığını görür. Onu daha da şaşırtan şey, köpeğin mahkumlardan kaçmaması ve yanına biri geldiğinde göreceği şiddeti kabullenerek tekme pozisyonu almasıdır. Köpeğin yanından geçen her mahkum onu tekmelerken zavallı hayvan ise hipnoz olmuş gibi bu zalimliğe tepki vermemektedir.Dostoyevski bir gün köpeğe yaklaşır ve tekme pozisyonu alan köpeğin başını okşayıp ona sevgi gösterir. Köpek bu duruma bir anlam veremez ve uzun süre bakışlarını şefkat sahibi bu adama diktikten sonra acı içinde havlayarak kaçmaya başlar. O günden sonra o köpek ne zaman Dostoyevski’yi görse ondan var gücüyle kaçar. Bu durum Dostoyevski’nin tanımına göre sevgisizliği ve kötülüğü kendine hak görmektedir.Uzun süre sevgisizlikle ve şiddetle mücadele eden her canlı sevgiyi ve ilgiyi gördüğünde kaçar.
Sayfa 24 - Nemesis Kitap,2020Kitabı okuyor
Reklam
Kabaca ifade edersek, hırsızlık, pazarın belirlediği koşullar altında meşrudur; insan öldürmek ise idam, ordunun ve polisin yetkileri, savaşı, paramiliter güçlerin eylemleri gibi devletin belirlediği koşullar altında, hatta ırkçı, milliyetçi ideolojilerin desteği altında suç değildir. “
"Eğer çelişkilerle doluysa tutundukların,yani inanç kuluben,yani hapishanen; yıkılmadığı her gün sana zarardır. Bırak,bir gün yıkılacak olanlara tutunmayı. Bırak o zanlara ki,Hakikat tutsun ellerinden."
Sayfa 31 - DestekKitabı okudu
Şüphesiz hapishane ve kürek cezaları caniyi düzeltmez, onu ancak cezalandırır. Beri yandan toplumu, suçlunun ilerideki kötü hareketlerinden ve eylemlerinden korur. Suçluda da, tutukevi ve en ağır kürek cezası, ancak kin,yasak zevklere karşı arzu ve korkunç bir ele avuca sığmazlık geliştirir. Ama sarsılmaz inancıma göre, ünlü ayrı hücre sistemi de yanlıştır, aldatıcıdır, ancak görünüşte amaca ulaştırır. O, insanın hayat özünü çeker, ruhunu hırpalar, zayıflatır, sindirir. Sonra da bu ruhça kurumuş insan mumyasını, yarı delirmiş halde iken düzelme, pişmanlık örneği olarak gösterirler. Doğal olarak, topluma karşı gelen bir cani, ondan tiksinir ve hemen her zaman kendini haklı, toplumu suçlu görür. Bundan başka, verilen cezayı da çekmiş; bu yüzden kendini aşağı yukarı temizlenmiş, topluma karşı borcunu ödemiş sayar. Ölüler Evinden Anılar, Fyodor Dostoyevski
160 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
35 saatte okudu
Nasıl birbirine hasret geçen bir ömür? Aslında ömür bile denemez, nişanlılık da dahil 13 sene birlikte olabilmişler Sabahattin Ali ve canı,eşi ,herşeyi Aliye Ali...onun da bir kısmı gurbette,bir kısmı hapishanede geçmiş,birbirlerine doyamamışlar...Özlemlerini,heveslerini,aşklarını,hüzünlerini, mutluluklarını birbirlerine yazdıkları mektuplarla bir nebze de olsa gidermeye çalışmışlar,mektup zarflarının içine bıraktıkları fotoğrafları acılarına merhem niyetine basmışlar... Düşünce özgürlüğü kavramı 1940'larda yoktu aradan 70 yıl geçti, hâlâ insanlar düşünceleri için suçlanabiliyor, maalesef Sevgili Sabahattin Ali,senden sonra pek de bişey değişmedi, dünya hâlâ kötü,insanları eleştirmek hâlâ kabullenilmeyen bir davranış...Sevgiyle kalın kitap dostlarım
Canım Aliye, Ruhum Filiz
Canım Aliye, Ruhum FilizSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 202024,9bin okunma
Reklam
757 öğeden 181 ile 190 arasındakiler gösteriliyor.