"Vaktinden önce gider mi insan?
Gidiyorlar işte!
Duvarda hırkaları, cebinde fotoğrafları, sevdiği türküleri, evdeki yerini
Her şeyi dağıtıp gidiyorlar hem de.
Gidiyorum bile diyemeden"
🪦🖤
"Bana hastanede 'Karın öldü' dediklerinde ne yapacağımı, nasıl tepki vereceğimi bilemedim, içimden eve gidip karıma olanı anlatmak ve bana ne yapmam gerektiğini söylemesini istedim."
"Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış."
Ben on beş yaşımda yirmi yaşımda
Öyle sanırdım ki, kırk, kocalıktır.
Elliye basırım,
Yalnız, başımda çocukluk havası hele kalıpdır.
Bu sanki dün olmuş, omzumda çanta Kavurga yiyerek derse gittiğim.
Bu sanki dün olmuş, o kamış atta Nezil kırbaç vurup “at” seğirttiğim.
Duyabilmiyorum yaşımı neylim,
Yürek o yürektir, heves, o heves...
Kah arana düşür, kâh dağa meylim,
Nedir gönlümdeki bu duygular bes?
Sanki, sanki dünün çocuğuyum ben,
Bu aşka, hevese bazen gülürüm.
Fakat kınayamam kendimi bazen,
Hani ne yattım ki, uyku da görüm.
Gençlikten elimiz üzülen gibi,
Dünyadan dört elle yapışırız biz.
Yaşımız geçtikçe, ağaçlar gibi derine işliyor rişelerimiz.
“Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma. Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor.”
•İbrahim Sûresi (14), 42