Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Her köyün hikayesi inşa edilmiştir; taştan olmasa da sözlerden, konuşulanlardan ve hatırlananlardan: kanaatlerden, hikayelerden, görgü tanıklığından, yorumlardan ve kulaktan dolma bilgiden. Ve bu sürekli çizilen bir portredir; üzerinde çalışma hiç bitmez."
Sayfa 20
191 syf.
9/10 puan verdi
·
34 saatte okudu
kalbimi alıp uzaklara gitmek istiyorum
Sanatçı A. Ali Ural'ı bir keresinde Sultanahmet'te TYB'de kendi şiirini okurken görmüştüm. O kadar içten okumuştu ki hislenmiştim ve izi kaldı bende. Hassas bir kalbi olduğunu o anda anlamıştım. 150. baskısını okuduğum Posta Kutusundaki Mızıka onun okuduğum ilk kitabı oldu. Mektuplar şeklinde yazılmış bir deneme kitabı. Malum mektuplar bir hitapla başlar. Yazar da okuyucuya içten bir şekilde "Sevgili Dost" diye hitap ediyor. Ondan sonra başlıyor derdini anlatmaya. 61 adet mektup var kitabın içinde. Her birinde günlük yaşamımızda gözümüzden kaçan hassasiyetler bulunuyor. Bu hassasiyetleri yazarlardan ve düşünürlerden alıntılarla kuvvetlendiriyor A. Ali Ural. Bize bir kalbimiz olduğunu hatırlatmaya çalışıyor. Kalbimizde neleri barındırmamız gerektiğini söylüyor. Bize "insan" olduğumuzu hatırlatmaya çalışıyor. Bir denemesinde de şöyle soruyor: "Acaba 'insan' denince hatırlanıyor muyuz?" İnsan denince hatırlananlardan olmamız dileğiyle...
Posta Kutusundaki Mızıka
Posta Kutusundaki MızıkaA. Ali Ural · Şule Yayınları · 202019,9bin okunma
Reklam
Salgınlarla karşılaşma yeni değil; insanlık ne bu tür hastalıklar ne de depremlerle ilk defa karşılaşmıyor. Sistematik hale getirilmemiş olsa da salgınlar hakkındaki tecrübenin tarih boyunca “disk” lerde değil ama toplumların kültürel muhayyilelerinde her şeye rağmen kaydı var. Salgın elbette ki ilk değil, ama geçmişle mukayese edildiğinde devletin oynamaya çalıştığı rol yenidir. Uzmanların egemen olduğu bir toplumda/dünya da yaşadığımızı biliyoruz; fakat şunu da biliyoruz ki uzmanlar bu kültürel muhayyilelerin yerine ikame edilmiş aktörlerdir. Uzmanlık, ışığı kendinden menkul bilgilendirici/bilinçlendirici bir tanrı olarak ortaya çıkar, bütün istediği “cahil” olarak gördüğü insanın kendisine mutlak şekilde teslimiyet içinde olmasıdır; bu bedeni değil, ruhu da kapsar. Modern devletin çağdaş toplumdaki ideolojik aygıtlarının uzantısıdır. Kendisine karşı hoşgörü ve teslimiyet sağlayan, hatta esas önemlisi meşruiyet sağlayan “karanlık” karşısında aydınlığın, ölüm karşısında da yaşamın temsilcisi olmasıdır. Bilgilendirme bir yerden sonra – aslında modern devlet ve toplumda her zaman- beyin yıkama süreçlerine dönüşür, böyle zamanlarda beklenmemiş olsa da insan hatırlamadıklarını da hatırlamaya başlar. Bugün hatırlananlardan biri de dindir. Abdurrahman Arslan
Ben özlenerek hatırlananlardan bahsediyorum, bunların hakikati de kendileri nisbetinde kuvvetlidir.
İnsanlar da, onlar tarafından unutulmuş olanlardan hoşlanmıyor. Onlar tarafından hatırlananlardan hoşlanıyor.
Sayfa 20 - Sel YayıncılıkKitabı okudu
...her andan bana ne? Ben özlenerek hatırlananlardan bahsediyorum...
Sayfa 134Kitabı okudu
Reklam
Ölülerin sayısı, yaşayacaklarınkini fazlasıyla aşar. Zamanın akşamı, gündüzünden baskın çıkar ve kim bilir ekinoks ne zamandı? Her saat, nadiren bir an dayanan o mevcut aritmetiğe eklenir... Kim bilebilir, insanların en iyileri çoktan var oldu mu? Yoksa kayda değer insanların unutulanları, zamanın bilinen kısmında hala hatırlananlardan daha fazla olmayacak mı?
37 öğeden 31 ile 37 arasındakiler gösteriliyor.