3.Kısım
Anlam Tutulması
Anton Çehov'un Tri Sestry oyunundan şu kısa diyaloğu dü- şünelim:
MASHA: Bir anlam yok mu?
TOOZENBACH: Anlam mı? (...) Şuraya bak; kar yağıyor. Bunun anlamı ne?
Kar bir ifade ya da sembol değildir. Anlatabildiğimiz kada- nyla gök kubbenin kederlenmesinin bir alegorisi değildir. Philip Larkin'in baharı
Ölüleri dirilten, yeryüzünde yaşadıklarımızın mükâfatı ve cezası olarak cenneti-cehennemi vadeden Tanri'yı üzerinde saltanat sürdüğü mezarların dibine gömdük. Bütün otoritesini fâni hayat üzerine inşa eden kasvetli ölüm iktidarlarına, yani dinlere ve bu dinlere korkuyla teslim olan topluma isyan ettik.
Vaktini boşa harcama, sana verilen hayat denen hediyeyi aç, değerlendir. Dinler ise bu basit gerçekten ölümün kendisi kadar ölü bir hayat çıkartıyor; ölüm korkusu, hediye paketi ellerinde, hiç açmadan mezara götürüyor inananları.
Ölüm bize şunu söylüyor: Ne yapacaksan şimdi yap. Bizi harekete geçiren, bize hayat dediğimiz enerjiyi hatırlatan bir güç devreye giriyor. Bize uyanık olma, hayatı ıskalamama uyarısında bulunuyor.
Çünkü öbür dünyadaki “ hayat “ değil, orada gerçek anlamda yaşamıyorsun. Sonunda ölüm olmayan bir hayat olamayacağına göre orada görüp karşılaştıklarımıza “hayat” diyemeyiz. Her gün önceki günün aynısı.
Çünkü Dostoyevski hayat koşulları ve alınyazısı yüzünden varoluşun bütün sırlarıyla tümden kardeştir. Ölüm ve delilik arasında, hayal ve yakıcı berraklıktaki gerçeklik arasında durur onun dünyası. Kendi kişisel problemi her seferinde insanlığın çözümsüz bir problemine dokunur, parlayan en ufak bir alan sonsuzluğu yansıtır. İnsan olarak, yazar olarak, Rus olarak, politikacı olarak, peygamber olarak: Varlığı her yerde ebediyet duygusu saçar. Hiçbir yol bizi onun sonuna, hiçbir soru kalbinin en alt uçurumuna götürmez. Sadece heyecan ona yaklaşabilir ve bunu onun insanın sırlarına karşı duyduğu kendi sevgi dolu saygısından daha düşük olmanın utancı içinde yapabilir.
"Bir saniyesine bile hakim olamadığımız, hükmedemediğimiz bir hayat için, bir dünya için, bu kadar fırıldak olmanın anlamı yoktur."
Muhsin Yazıcıoğlu
Tarih 25 Mart 2009'da adeta zaman buz tutmuştu. Geçmek bilmeyen saatler, tükenen umutlara şahit olmuş memleketimizdeki bu acı hatırayı unutmak ne