Kitap ne roman, ne öykü, ne de anı; fakat olaylar gerçek. Alla alla ne dedim ben. Yazarımız Breton abi anılarını hiçbir zaman kaleme almadığı gibi roman da yazmamış şeyin yalancısıyım Ferid Edgü'nün.
Romanı yaratıcı yazınsal bir eylem olarak görmemiş, Nadja kendine özgü tür dışı bir metin imiş kıyamadım okudum bu değişiği lan. Sürrealizimin sadece bir akım değil günlük hayata gerçeği aşan durum, insanlar olduğunu anlatmak istemiş biz bunun için şey diyoruz "hayatımı anlatsam roman olur" o derece de inanmazsın hayatıma. Kız delirdi sonunda ne aşk kaldı ne bir şey üzüldüm gene.
Erzurum'un karla kaplı yollarında okula götürmek için oğlunu sırtında taşıyan bir baba...Uzun kış gecelerinde masallar, hikayeler dinleyen, başarmak için sabretmeyi bilen bir oğlan..Onlara destek olan güzel insanlar ve dualar... Omuzlarındaki Dünya'yı sabırla taşıyan bir şair ve yazar Nurullah Genç'in zorlu yıllarını anlatan bir başucu kitabı.
.
.
Bütün yaz boyunca benimle her yere geldi bu kitap. Sindire sindire okudum her cümlesini. Okurken kah duygulandırdı beni kah güldürdü. Bazen de düşündürdü. İnanmanın gücünü, duanın sonsuz bir güç olduğunu, ilim ve irfan sahibi olmanın güçlüğünü gösterdi. O, kendisini anlattı ama bize hayatından çok da güzel mesajlar verdi. "Hayatımı anlatsam roman olur." derler ya işte bu kitap tam da böyle bir roman. İyi ki yazmış bu kitabı Nurullah Genç. Şiir dolu yüreği, samimi ve keyifli anlatımıyla beni oldukça etkiledi. Nurullah Genç sever herkese mutlaka okumasını tavsiye ediyorum.
...
Kendim hayatımı anlatsam roman olur diyor,
ee anlat yazayım diyorum anlatmıyor.
Anlatırsa sırf kendm için denerim yazmayı.
Yüzde yüz toplumcu gerçekçi bir şey olur ama.
Ha muhtemelen anlatmayacak hatırlamak istemediği için,
o yüzden yazmayan birkaç kişiden biri olarak kalıcam...
Hani " Hayatımı anlatsam roman olur"diye bir lâf vardır. Bu lâfı, hayatın zorluklarına göğüs geren, yaşamın acılarına katlanan, başa gelen talihsizliklere rağmen hayata tutanan insanların kullandıklarını anımsarsak, kendi trajik hikayesini anlatan ihtiyar Fugui'de işte bu kişilerden biridir. Fugui' nin romana konu olan bu acıklı
"Bazıları hayatlarının bir roman haline getirilmesini isterler; kendilerine fevkalade görünen sergüzeştlerinin fazla beşeri olmaktan gelen adiliğini hissetmezler."
Bir At Bara Girmiş romanı da bir stand-up’çının bir akşam sahnede neler anlattığı üzerine kurgulanmış. 'Hayatımı anlatsam roman olur' klişesini David Grossman stand-up’çıya yükleyerek sahnede denemiş ve olmuş. Dovaleh adında gözlüklü, bacaksız ve paspal birinin İsrail’in Natanya şehrinde, ağustos ayında bir gece kulübünde sahneye çıkmasıyla başlıyor roman. Kırk yıl önceki arkadaşı bölge mahkeme eski yargıcı olan Avishai Lazar’ı gösterisini izlemesi için telefonda ikna etmesinden sonra roman yargıcın ve Dovelah’ın anlatımlarıyla ilerliyor. Yargıç romanın sonuna kadar neden ısrarla çağrıldığını anlayamıyor. Gösteriyi izlerken gözlemlerini aktarması romanın bel kemiğini oluşturuyor zira mekânın atmosferini okuyucuya hissettiren yargıcın dili oluyor. Gerilimi, heyecanı, coşkuyu, çöküşü seyircilerden ve Dovelah’tan okuyan, anlatan yargıç kulüpteki nabzı çok iyi yakalıyor.
Yazar olmak isteyen gazetelere yazdığı yazılarla üç beş kuruş kazanıp karnını doyurmaya çalışan genç kahramanımızın hayata tutunma çabası. Açlığı o kadar derinlemesine etkileyici bir şekilde anlatmış ki, karakterle birlikte aç kalmışım hissine kapılıp lütfen para bulabilsin karnını doyurabilsin demeye başladım. Tükürüğünü yutarak karnını doyurmaya
Narin Yılmazdan okuduğum ilk kitaptı. Kitap güzel, potansiyeli olan bir kitaptı fakat eksik yanları da mevcuttu. Kitap Alin adlı bir yazarın katıldığı bir davette ünlü modacı Ruhi Sezer ile tanışmasıyla başlıyor ve Ruhinin aslında kendi ev sahibi olduğunu da orada öğreniyor. (Tamam, bir tesadüf zaten olacaktı fakat bir yazarın, hayatın akışına
Hayatımı anlatsam roman olur ve bu cümleyi bu ülkedeki herkesin ağzından duyabilirsiniz. Olur elbette ama okunacağını sanmıyorum.
Yine de herkesin bir hikayesi vardır. Buna eminiz.
Bu kitaptaki hikayeler genelevde ve hapishanede geçiyor. Artık genelevler o kadar revaçta değil ama hapishaneler tüm kuvvetiyle direniyor.
Aşk öyküsü isteyene, o da var. Herkesin bir hikayesi var.