youtube.com/watch?v=iilujE-...
Giderken bıraktığım
Gökyüzü toprak olmuş
Yıldızlar çakıltaşı
Güneş bir yaprak olmuş
Ben mi yaşlandım?
Yoksa dünya mı alt-üst olmuş?
Ben gideli buralara
Olanlar olmuş…
"Varoluşun anlamını yeniden kendimde kursam yavaş yavaş,
Dünyada hiç kimsenin neden kendi olamadığı üzerine bir kitap yazsam.
Bu ülkedeki vicdan yokluğunun nedenini anlatsam.
Yanıma sadece şiir kitapları alsam, bütün dünyanın şiirlerini okumak ölene dek sürse."
LeylaErbil
Ne yazık ki çoğulcu demokrasiye yöneldiğimiz 1945'lerden bu yana izlenen yöntem, bu köklü sorunu çözmek bir yana, sorunları daha da ağırlaştırdı. Politik çıkar ve oy uğruna milli eğitim sistemi ile sorumsuz bir şekilde oynanınca, daha başka bir şey de beklenemezdi. Din ve kutsal inançlar sömürüsünün yanı sıra, salt oy kaygısıyla, binası, öğretmeni ve araç-gereci olmayan okullar açıldı. Gelecek nesiller yerine gelecek seçimleri düşünmek, politikacıların temel felsefesi oldu.
Prof. Dr. Cahit Kavcar
Öğretmen yetiştirme konusunda üniversitelerin
deneyimi yoktu ve üniversiteler bu önemli göreve
hazır da değildi. Yüksek Öğretim Kurulu da
başlangıçta bu konuya gereken önemi vermedi,
gerekli özeni göstermedi. Öğretmenlik mesleği
üniversitelerde önemsenmedi, ciddiye alınmadı,
hatta küçümsendi (Kavcar 1999).
Türkiye’de sanat eğitimi alanında yapılanlar 1925 yılına kadar daha çok kişisel çabalarla sınırlı kalmıştır. Ancak 1925 yılında Milli Eğitim Bakanlığı dünyaca ünlü eğitimci J.Dewey’i Türkiye’ye davet ederek kendisinden Türk Eğitim Sistemi hakkında bir rapor hazırlamasını ister.
Bu tarihlerde Milli Eğitim Bakanlığı yapacağı yeni çalışmalar için uzman kişilerin bilgilerine başvurur, onların konu ile ilgili görüşlerini alırdı.
Onun şiirleri çiçekli bahçelerden mor sümbüller, zambaklar, karanfiller sunmuyor size. Yaşadığımız topraklarda gencecik yaşında vurulan gençleri, annesiz babasız kalan çocukları, intihar eden kadınları, tüm bunlar olup biterken Tanrı' yı arayan insanı sunuyor apansız, satır aralarında. Bir deste karanfil sunarak teşekkür ediyorum kendisine bu şiirler için.
"Saat 19 Haberlerinde Taylan Özgür'ü vurdular
Bütün yanaklarım sapsarı"
Başka bir alıntı ile başlayacaktım incelemeye lakin bu dizeleri okuduktan sonra Taylan Özgür'ü anarak başlamak istedim. Kendisi 68 öğrenci kuşağının ilk faili meçhul cinayetlerinden birine kurban giden öğrenci liderlerinden biridir. Ablası Hale Kıyıcı ile yapılan
youtu.be/_bKUM-E4czA
Sadece 35 can değil, insanlık yakılmıştı o gün. Türküler, şiirler, aydınlar yakılmıştı...Unutmadık insanın insana ettiğini, ardından söylenilenleri, üstünü örtenleri.
Güzel ülkemin güzel insanlarına reva mıdır bunca yaşanan?
Umut
@umt0007
·
20 Haziran 2022 13:14
Ülkem bir zulüm cenderesidir işte
kıyı köşe mezbaha
orta yer giyotin.
sofraya kahır taşınıyor
akşamları, ekmek yerine
ve geceleyin eşleriyle değil
acılarıyla çiftleşerek yaşıyor insanlarım
bakmayın bayram seyran gevişen aşaire
türküleri ezgileri yalan
kavgaları yalan
dağların o yanında
beller büken
evler yıkan
bu yanında
soygun
talan...
Orhan KOTAN
Üç kişi giyotinle idama mahkûm olur. Bunlardan biri papaz, biri hâkim, biri de fizikçi...
*İdam sehpasına ilk papaz çıkarılır. Başını giyotinin altına yerleştirir ve sorarlar:
Son sözün nedir?
Der ki:
Ben Allah'a inanıyorum, O beni kurtaracaktır.
Allah... Allah... Allah...
Giyotini indirdiklerinde boynuna birkaç santim kala giyotin durur.