"Adına fare dediğin şu yaratıklar göründükleri gibi değillerdir aslında. Tam olarak müthiş zeki çok boyutlu yaratıkların bizim boyutumuza indirgenmiş şekilleridirler. Peynir ve çıkardıkları cik cik sesi sadece bir maskedir."
Yaşlı adam durakladı, sempatik bir hüzünle kaşlarını çatarak sürdürdü.
"Korkarım ki üzerinizde deneyler yapıyorlardı."
Arthur bir süre düşündü bunu, sonra yüzü aydınlandı.
"Ama hayır," dedi, "yanlış anlaşmanın kaynağını buldum. Hayır, bakın, gerçekte biz onlar üzerinde deney yapıyoruz. Genellikle davranış araştırmalarında kullanılırlar, Pavlov ve bunun gibi şeyler. Yani olan şey farelerin bütün deneylerden geçmesi, zilleri çalmayı öğrenmeleri, labirentlerde koşturmaları ve öğrenme sürecinin bütün doğasının araştırılabilmesini sağlayacak şeyler yapmalarıdır. Davranışları üzerindeki gözlemlerimizden kendimiz hakkındaki her tür..."
Arthur'un sesi kesiliverdi.
"Böylesine bir ustalık..." dedi Slartibartfast, "hayran olmamak elde değil."
"Ne?" dedi Arthur.
"Gerçek doğalarını nasıl da gizlemişler ve sizin düşüncenizi nasıl da yönlendirmişler. Birdenbire labirentte yanlış yöne koşmaya başlayarak, yanlış peynir parçasını yiyerek, beklenmedik şekilde karındaki bir ur nedeniyle ölerek... dikkatlice hesaplandığında toplu etkileri çok büyük."
Karşı cinsi kendine çekme yeteneği büyük ölçüde özgüvene dayanır, çünkü bu kendinden hoşnut olmayan öteki kişiyi etkiler. Bu anlamda psikanaliz sırasında şu ilginç tümceyi dile getiren genç kızın pıskolojik sezgisine hayran olmamak elde değıl:Kötü giyindiğim zamanlarda herkesten nefret ediyorum
Yazar Müslüman olmadan bu satırları yazıyor hayran olmamak elde değil!
Bütün bu tezahürleriyle İslâm'ın ana meselesi, Allah'a gidiş ve Allah'tan insana geliş şeklindeki Müslümanın kalbinin kasılıp gevşemesi niteliğinde şu çifte harekettir:
Doğrusu biz Allah'a âidiz ve muhakkak ona döneceğiz.
Bakara ,2/156