Bağıracağım, sonra da çıldıracağım ve bir daha korkmama gerek kalmayacak...
...insan, kendi çıkarından başka hiçbir canlının çıkarını gözetmez.
Reklam
İnsan, ürün vermeden tüketen tek canlıdır.
"...hayatımız sefil, kısa ve oldukça yıpratıcıdır."
"Yoldaşlar! Acaba şu yaşadığımız hayatın manası nedir?"
Onuncu Bürhan (Onuncu delil,hüccet)
Gel, ey bir parça insafa gelmiş arkadaş! On beş gündür biz buradayız. Eğer şu âlemin nizamlarını bilmezsek, padişahını tanımazsak cezaya müstahak oluruz. Özrümüz kalmadı. Zira on beş gün güya bize mühlet verilmiş gibi bize ilişmiyorlar. Elbette biz başıboş değiliz. Bu derece nazik sanatlı, mizanlı, letafetli, ibretli masnular içinde hayvan gibi
Reklam
Görmediklerinizi değil, gördüklerinizi anlamaya çalışın.
Bir insanın kendi kaderini ve içerdiği olanca acıyı kabul ediş yolu, kendi davasını seçiş yolu, ona en ağır koşullar altında bile yaşamına daha derin bir anlam katma fırsatı verir. Yaşam, yiğitçe, onurlu ve özgecil olabilir. Ya da bu şiddetli kendini koruma kavgasında kişi, kendi insan onurunu unutup bir hayvan düzeyine inebilir. Burada insanın zor bir durumun sunduğu ahlaki değerlere ulaşma fırsatlarından yararlanma ya da vazgeçme arasındaki seçimi yatmaktadır. Bu da o insanın acılarına değip değmediğini belirler.
Daha ucuz et üretmek için birçok hayvan oldukça kötü koşullarda ve bir arada üretilmektedir. Bu alanlar, hastalık yapan mikroorganizmaların yayılması için mükemmel uygunluğa sahip, temiz olmayan bölgelerdir. Doğal olarak bu hayvanlarda herhangi bir enfeksiyon görülme riski yüksek olduğundan hayvanların yemlerine antibiyotik karıştırmak enteresan bir gelenek halini almıştır. Bu sayede hayvanlar, kesilene kadar, yaşadıkları kötü şartlarda hayatta kalmayı başarabilmektedirler.Her ne kadar, Avrupa Birliği, antibiyotiklerin hayvan yemlerinde kullanılmasının önüne geçmek için çok çeşitli önlemler alsa da bu kontrollerin ne derece sağlıklı yapılabildiği gerçekten merak konusudur.
Genç arkadaşlar… Sepet gibi oturmayın. Tarih okuyun. Yoksa, gün gelir, sırtınızda o top mermisini taşırken bulursunuz kendinizi.
Reklam
Fikir özgürlüğü ayaklarıyla Mustafa Kemal ‘e saldırmak moda oldu.
Sorsan, Cumhuriyet’in anlamını bilenlerin oranı, üzücü çıkabilir. Say desen, çoğumuz devrimleri bile sayamaz. Egemenliğe baksan, kayıtsız şartsız milletin olmadığını hepimiz biliyoruz… Çanakkale zaten geçildi. İstanbul’un kurtuluşunu , Dokuz Eylül’ü fener alaylarıyla falan kutluyoruz ama telefonu İngiliz’e, bankaları Yunan’a satmaktan gocunmuyoruz.
Kimsenin düşüncelerini söylemeye cesaret edemediği bir devir gelmişti.
“Anımsıyor musun Nasıl çabucak Bizi hayatın kapanına kıstırdılar. Kendimize geldik Geçti. Çok fena bağlanmıştık. Kafesteki hayvan gibi Aç aç parlıyordu gözlerimiz Ve aranıyordu Merhamet dilenip.”
Sayfa 59 - Sanat Emeği YayınlarıKitabı okudu
Resim