Kendimizinki hariç her acı, bize meşru ya da gülünçlük derecesinde anlaşılır görünür; böyle olmasa, duygularımızın değişkenliği içinde tek sabit şey matem olurdu. Fakat yalnızca kendimizin matemini tutarız.
Bir gün, "benim için şiir yazdın mi hiç" demiştin. Göstertmiştim, "şu heves sensin,şu incinmiş gurur sen, su utangaç aşk, şu Posta Caddesindeki daktilo sesi, çocukların okul dönüşü sevinci sen." Kuşkuyla bakmıştın yüzüme. Kirpiklerim içime dökülüvermişti. Susarak büyümüş iki çocuktuk biz, kendisini sevmeyi bilmeyen. Yanımızda birisi olmadan sevincimizden utanırdık. Kaç hayat evimizde bizden çok soluk aldı. Sonra harfler girdi yoksulluğumuza. Sonra dünyanin bütün mazlumları. Elimde başkalarının rüyası, bir varoluş acısıydım önünde. Yazmaya, okumaya ayırdığım zamanlar senin de zamanlarındı. "Tenha gezen evliyam" dedim. "Ben gittim harf harf dağıldım/ Sen tamamladın cümlemi."
Çok kez düşünmüşümdür huzurun geldiğini
Huzur çok uzaktayken
Kazazedeler kara gördüklerini sanır ya hani
Denizin ortasındayken
Ve gevşetirler uğraşlarını ama anlarlar
Benim gibi umutsuzca
Nice hayali kıyılar vardır
Hayali bir liman ya da