Kaybettiğin yerde bekleme,
Güçsüzler öyle yapar.
Sana kapanan kapıyı bir daha çalma,
Kapanan kapıyı acizler çalar.
Unutma ki bu aşağılık dünyadasın:
Kötülüğü baş tacı edip,
Íyiliği çılgınlık sayan dünyada.
Şunu iyi bil ki,
Dorian Gray ' in Portresi....
Sen ne güzel bir kitaptın, ne güzel anlattın dış güzellik uğruna iç güzelliğimizden feragat ettiğimizi.
Aslında dışı da içi kadar güzel olan Dorian Gray daha 20' li yaşlarında genç bir çocuk. Ama güzelliği o kadar dikkat çekiyor ki ilk olarak çok başarılı bir ressam olan Basil Hawward ile , ardından Lord
Yıkım edebiyatının en tanınmış isimlerinden Wolfgang Borchert. O henüz 18 yaşındayken başlıyor savaşlar ile beraber gelen huzursuzluk. Ruhların bile donduğu soğuk Rus cepheleri. Gençliğini parçalayan korkunç hastalıklara sebep oluyor ve karşılığı, vatan hainliği ile suçlanmak, idamlarla korkutulmak.
Çok şey sığdırmak zorunda kalmıştır Borchert
Gariplerin Kitabı’nda Abdulkadir Es Sufi, bir kütüphane müdürünün hayatını, hakikati arayışını, Müslüman oluşunu ve tasavvufu tanımasını anlatır. Londra Devlet Kütüphanesi Müdürü olarak çalışırken içindeki sıkıntı ve bunalımları, psikolojisini ve hayatı sorgulamasını bir hatıra defteri tadında yazar.
Yazdığı anı defterinde Londra kütüphanesinde
Okuyan herkesin övgüler yağdırdığı Nietzsche Ağladığında sonunda benim de enlerim arasında yerini aldı.
Roman, psikanalizin yeni doğduğu yıllarda birbirlerini iyileştiren hasta F. Nietzsche ve doktor Josef Beurer'i konu alıyor. Hipnoz, konuşma terapisi ve Sigmund Freud romanın diğer ilgi çekici noktalarıydı bana göre. Romanda felsefe, tıp, psikiyatr ve psikoloji hem tartışma hem de beraberlik içindeler. Ne ararsanız var yani :)
Nietzsche ve Breuer’in beni bol bol düşünmeye iten sohbetleri, tek tarafın yardım çağrısıyla başlayan bu serüvende iki tarafın da yolunu bulduğu ve hatta zaman zaman kaybolduğum, kendi yolumda bana da çıkış yolları sunan bu iki harika insanın harmanlanmış olduğu müthiş bir eserdi.
Okuma sürecim boyunca ben de onlardan biriydim, ben de aynı odada, aynı masadaydım.Bende sorular sorup cevaplar aradım. Nietzsche’nin duvar ördüğü duygularına olan merakım roman boyunca devam etti.Hep ‘hadi ama ne zaman ulaşacağım hislerine’ diye söylenip durdum. Breuer’in sıkışıp kaldığını zannettiği özgür hayatına şahitliğim hepsi beni sona koşturan duygulardı. Altını çizdiğim o kadar çok anekdot var ki… Hepsi başlı başına ders niteliğindeydi. Hitap ettiği yaş grubu ve roman karakterlerinin düşünce şekilleri nedeniyle herkese gönül rahatlığıyla tavsiye edebileceğim bi kitap diyemeyeceğim. Okumak için bence belli değerleri oturtmuş olmak çok önemli.Okumayı düşünenlere şimdiden keyifli okumalar diliyorum,kitaplarla kalın ♡
Kısa cümlelerle bir çok şeyi anlatabilen bir kitap...
Uzun zamandır okumayı istiyordum ama maalesef ki yeni okuyabildim.
Dört bölümden oluşuyor. ( 'Sancımak', 'Sevmek', 'Kırılmak', 'Sağalmak') Ve her bölüm de farklı konular, (Bölümler şiddet, taciz, aşk, çocukluk travmaları ve kadınlık temalarını içeriyor.) farklı acılarla mücadele edip, bir
Yakup Kadri Karaosmanoğlu , kuşak çatışması gibi toplumda her zaman mevcut olan bir durumu, değişimin en keskin olduğu zamanlarda ele alarak, güçlü bir gözlemle aktarmış.
Tanzimat, meşrutiyet gibi gerek yönetim gerek toplumsal anlamda
Einstein'in Buzdolabı
Tuhaf Hikayeler
İnsanların internet'te ticari bir şey yapılamayacağını düşündükleri zamanlarda. İnternetin patlamasından hemen önce, Steve Silverman yeni çıkan HTLM kodlarını öğrenmek ve alıştırma yapmak için bir web sitesi oluşturur.
Web sitesine ne konacağı hakkında en ufak bir bilgisi bile yoktur. Arkadaşlarına e-posta