Anne sütü ve bebek
Cildi ince ve yumuşak, açık ve ince teli saça sahip, gözleri açıp kapatmayı zorlayan kabarık bir yüze sahip olan beyaz tenli doğan bir çocuk, soğuk mizaçlıdır. Vücudu iri, uzun ve siyah kalın teli saça sahip olan (kaşları bile olabilir) ve ağırlığı düşük olan bebek, sıcak mizaçlıdır. Soğuk mizaçlı çocuğun çoğu zamanı uykuda geçer ve bunun tersi de sıcak mizaçlı bebek her yarım saatte uyanıp tekrar uyur. Not: Sıcaklık ne kadar yüksek olursa uyku o kadar az ve nem ne kadar yüksek olursa uyku da o kadar fazla olur. Sıcak mizaçlı çocuk, hareketlidir, hemen renkler arasındaki farkı keşfeder, sese yanıt verir, çeşitli gıdaları yiyebilir ve ardından uyur. Soğuk bebek, sütü içer içmez geğirir, kusar. Bu kusma, bebeğin midesinin soğuk oldu ğunu gösterir. O yüzden de emdiği sütün mizacı ısıtılmalıdır. Şu demek oluyor ki, bebeğin annesi, emzirecek sütünün ısınması için sıcak mizaçlı yiyecekleri tüketmelidir. Annenin sütünün mizacını anlamak için de ana sütünü tırnağınızın üzerine damlatın. Eğer kayarsa, mizacı soğuktur, donarsa mizacı sıcaktır. Sabah, akşam bal, hurma veya rezene çayı içmek ana sütünün mizacını ısıtır. Sıcak mizaç, saçları kabarık; soğuk mizaç, saçları düzleştirir. Sıcaklık ne kadar çok yükselirse zekâ o kadar artar ve soğukluk ne kadar artsa aptallık da o kadar artar. Zeki çocuklar yetiştirmek için onları sıcak mizaçlı yiyeceklerle beslemeliyiz.
Sevildiğimizi sanırken bir sabah artık her şeyin bittiğini, doldurduğumuz bu kalpten artık çıkarıldığımızı, unutulduğumuzu hissetmekten başka neyimiz vardır?
Reklam
Senden sonra Aynalar benden kaçtı Umutlar elimi bıraktı Uykular bana küstü… Şimdi sırtımda gecenin yağmurları Başımda Kasım rüzgârları Ve dilimde hep o şarkı
Ben Müslümanım ELHAMDULİLLAH. Bir dedem Fatih’dir, bir dedem Selahaddin. Kalbim küçük bir kuş gibi merhametli, bedenim koca bir dev gibidir. Bastığım yer Anadolu, gözlerim Kudüs’e bakar; alnım Mekke’ye dönük, kalbim Medine’de atar. Yüreğim Doğu Türkistan’da, Arakan’da, Suriye’de, Çeçenistan’da, Afrika’da sızlar. Gözyaşlarım İstanbul’dan, Diyarbakır’dan akar; taa Şam’a, Badat’a , Kahire’ye, Kandahar’a, Kurtuba’ya, Endülüs’e, Moro’ya dökülür her sabah.
Sayfa 9 - MGV YayınlarıKitabı okudu
“Neden kaderinden kaçıyorsun? Bilmiyor musun, dalgalara karşı kürek çekilmez, bazen kendini akıntıya bırakman lazım ve o akan küçük, sakin su bile bir kayayı şekillendirebilir. Artık seninde durulman, içine dönmen ve kendinle olan bu savaşı bırakman gerekiyor oğlum.” "Kendimle savaş halinde değilim anne, sadece çocukluğumdan beri bana zorla yaptırılmak istenilen şeylerden kaçıyorum. Kendi hayatımı kendim kurmak istiyordum, şimdi yine her şey altüst oldu," deyince annesi söze girdi: "Hayatı tek başımıza yaşasaydık belki dediğin ve istediğin doğru olabilirdi. Issız bir adada tek başına yaşadığında mümkün olabilir bu ancak. Sen o zaman şuna karar vereceksin. Tek başına, hiçbir sorumluluk, bağlılık olmadan mevsimlik çiçek gibi mi yaşayacaksın, yoksa herkesi gölgesinde toplayan, kök salan, güven veren bir çınar mı olacaksın? Evin önündeki bu koca çınar, aile demek, bağ demek, koşulsuz, şartsız sevgi demek. Şimdi düşün bakalım oğlum, sabah uyandığında kararını vermiş olarak kalk çünkü hayat beklemez..."
Ben on yıldır her sabah buraya gelir, bu masaya oturur, kitabımı okurum. Sizce bir sakıncası yoksa, alışkanlıklarımdan vazgeçmek niyetinde değilim.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.