Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Her sabah kimseler dürtmeden kendiliğimizden uyansak da, ellerimizle yontacağımız kafayı asla insandan münezzeh kılamayacaktık. İmkansızdı, imkansızdı dünyadan başka yere uzanmamız...
Sayfa 109 - Metis yayınları Mart 2012Kitabı okudu
Yeni bir dünya var, anlıyor musun Olric? Her şeyi geride bırakmak gerekiyor. Bir sabah kalkacaksın, arkana bakmadan... Hürriyet kötü bir kavram Olric. Öyle, anlattıkları gibi özlenecek bir ortam değil. Bu hürriyet, kulağıma kötü şeyler fısıldıyor Olric.
Reklam
"Ülkemiz büyük bir oyun yeridir. Her sabah uyanınca, biraz isteksiz de olsak, hepimiz sahnenin bir yerinde, bizi çevreleyen büyük ve uzak dünyanın sevimli bir benzerini kurmak için toplanırız. Küçük topluluklar olarak, birbirimizden bağımsız davranarak ve birbirimizi seyrederek günlük oyunlarımıza başlarız.
Oğuz Han tarafında beyaz sakallı, koyu saçlı, pek akıllı bir ihtiyar vardı. Pek anlayışlı, pek iyi düşünür bir adam idi. Bir bakıcı olan bu adamın ismi Uluğ Türk idi. Bir gün rüyasında, bir Altın Yay ve Üç Gümüş Ok gördü. Bu Altın Yay, doğudan batıya kadar uzanıyor ve bu Üç-Ok, gece tarafına uçuyordu. Uyanınca bunları Oğuz’a bildirdi. Ve bir
Oğuz menkıbesi, Uygurca bir metinde,
Oğuz doğduğu zaman yüzü mavi, ağzı ateş gibi kırmızı gözü, saçı ve kaşları siyah bir dünya güzeliydi. Annesinin memesinden ilk sütü emdikten sonra, bir daha emmedi. Yiyecek istedi, lakırdı etmeğe başladı. Kırk günde büyüdü: dolaşıp oynuyordu. Oğuz’un ayakları öküze, vücudu kurda, göğsü ayıya benzerdi. Böğürleri kıllı idi. At sürü­sü güder, beygire
Arabi “Varlık rahmettir.” diyor. Nasıl var olduğumuzdan bağımsız olarak nefes alabiliyor, konuşabiliyor, bir araya gelebiliyorsak, ağzımdan çıkan kelimeler kulağınıza, oradan zihninize, gönlünüze ulaşabiliyorsa, şuradaki ağaç, çiçek bize bir şeyler söylüyorsa ve onu görüp anlayabiliyorsak, teneffüs ettiğimiz hava etrafımızda var olmaya devam ediyorsa, her sabah güneş yeniden doğabiliyorsa bütün bunların kendi başına çok büyük bir nimet olduğunu, şükre vesile olduğunu düşünmemiz lazım. Derin tefekkür insanı şükre götürür.
Sayfa 59 - MecraKitabı okuyor
Reklam
DOKUZ - OĞUZ MENKIBESİ
Dokuz - Oğuzlar evvelce, Kumlançu adı verilen bir ülkede otururlarmış. Burada Tuğla ve Selenga adlı iki ırmak akarmış. Bir gece oradaki iki ağacın üstüne, gökten bir nus nütunu indi. Bu ağaçlardan biri sümü yani huş yahut kayın ağacı (bouleau), diğeri kasuk (yani Cihangüşâ’ya göre çamfıstığı, Mahmud-i Kâşgarî’ye göre fındık) ağacı idiler.
Çocuk işte. Sabah kalkınca her şeyin değişeceğini, bir mucizenin gerçekleşeceğini umuyor.
Her insan biraz asidir ve damarına basıldığında can yakar.
Sayfa 100 - Destek yayıneviKitabı okudu
İnsanın en büyük savaşı kendisine karşı verdiği savaştır. Sakin bir zihnin çözemeyeceği bir sorun yoktur… Her sabah hayat yeniden başlar.
Sayfa 227Kitabı okudu
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.