Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
MAHOMET (MUHAMMED (sav)) Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu Metindi; kimseyi kınamıyor, incitmiyordu Yolda gördüğü kimselerle selâmlaşıyordu
La Légende des Siècles (Yüzyılların Efsanesi)
ÇOK GÜZEL BİR AŞK HİKAYESİ KESİNLİKLE OKUNMALI.... Bir otobüs durağında karşılaşmışlardı ilk kez.... Biri tıpta okuyordu, öbürü mimarlıkta. O ilk karşılaşmadan sonra, bir kere, bir kere, bir kere daha karşılaşabilmek için, hep aynı saatte, aynı duraktan, aynı otobüse bindiler. Gençtiler, çok genç... Birbirileriyle konuşacak cesareti
Sayfa 190Kitabı okudu
Reklam
LOJMAN Lojmanda oturmak ayrı bir yaşam tarzı. Herkesin kocasının aynı işi yaptığı bir aileler topluluğu bu. Çalışmayan kadınlar için standart bir hayat: Sabah aynı saatte, hatta aynı dakikada evinden çıkan üniformalı kocalar, pencereden kocalarının servis araçlarına binişini seyreden kadınlar, öğleye kadar ev işleri, öğleden sonra kadın
http://www.hakanevrensel.com/guneydogudan-oykuler-2/Kitabı okudu
SÜRVEYAN HEKİM “Doktordan satılık araba” diye ilan verirler, çok doğru aslında. Ne o arabayı kullanacak vakit bulursunuz, ne de düzenli bir hayatınız olur. Hele bir de cerrahsanız, o uyku denen tatlı şeyle bir türlü buluşamazsınız. Ben de Güneydoğu’da görev yaparken hem uykudan, hem de arabamdan mahrum kaldım. Zaten kullanmaya vakit
http://www.hakanevrensel.com/guneydogudan-oykuler-3/Kitabı okudu
Seni kim üzdü bu kadar?” diye sordum. “Boş ver.” “Çok mu özel?” “Hayır, çok klasik.” “Anlıyorum,” dedim. “Kadınlar bekliyorlar, güvenebilecekleri bir adam arıyorlar. Sonra da o adamın piçin biri olduğu ortaya çıkıyor. Ve böylece bir kere kırılması gereken kalpleri iki kere kırılıyor.” “Sen kaç yaşındasın,” dedi. “Yirmi bir,” dedim, on dokuz olduğum halde. “Hiçbir bok bilmediğin halde her şeyi bildiğini zannediyorsun,” dedi. Saldırgan bir tavırla söylememişti bunu. Birine en sert lafı söyle ama yumuşak bir ses tonuyla, gülümseyerek söyle o lafı, alınmak istese bile alınamaz. “Kız arkadaşın var mı?” diye sordu. “Bazen.” “O nasıl oluyor?” “Sadece sarhoşken gidiyorum. Bazen içeri alıyor, bazen almıyor. Hiçbir şey içmiyor ama kafası benden güzel. Komşulara kuzen numarası yapıyoruz. Karışık bir durum.” “Onu elinde tutmak istiyor musun?” “Bazen.” “O zaman onu sürekli suçla,” dedi. “Bazen suçlama sürekli suçla. Suçsuzluğunu kanıtlayamadığı sürece sana kötü davranamaz.” “Niye öyle yapsın ki?” “Çünkü kadınlar doğuştan suçlu olduklarına inanmaya yatkındırlar.
gittin... ben arkandan sadece baktım. oysa söyleyecek o kadar çok şeyim vardı ki... ''gidersen, iyiye dair ne varsa içimde yitireceğim hepsini. gidersen, sönecek içimdeki ateş ve bir daha hiç kimse yakamayacak. gidersen, karanlığa mahkum edeceksin günlerimi. o karanlıkta yolumu kaybedeceğim...'' diyecektim
Reklam
Bu güzel metaforların şifresini kendi başına çöz; derinlemesine düşün onlar hakkında. Bu yüzden hikayeler üzerinden konuşuyorum. Onlar üzerinden hiç kimse konuşmamıştı. Niçin ben bu küçük hikayeler üzerinden konuşuyorum? -sadece nasıl düşüneceğine dair sana birkaç ipucu vermek için. Bunlar bu hikayeler üzerine yapılan yorumlar değiller; ben bir
9. BÖLÜM SONSUZ SABIR Bir zamanlar cennet meyvesini işitmiş olan bir kadın vardı. Ona tamah etti. Adına Sabar diyeceğimiz bir dervişe sordu, “Bu meyveyi nasıl bulabilirim ki böylece mevcut bilgiye erebileyim? “Sana verebileceğim en iyi tavsiye benimle çalışman olur,” dedi derviş. “Fakat böyle yapmazsan, kararlı bir şekilde ve bazen yerinde
Sen, sen olarak yok olmak zorundasın, o zaman gerçek ortaya çıkar. Gerçeğin ne olduğuna dair hiçbir fikre sahip değilsin, rüyalarında bile. Sen gerçek dışısın ve gerçek dışılıkta yaşıyorsun. Rüyalarda yaşıyorsun, uykuya dalmış vaziyettesin. Uyanışın nasıl bir şey olacağını kavrayamazsın. Yalnızca bir tek şey söylenebilir: Bildiğin hiçbir şeyi
ayet İstanbul Boğazından, son padişahla son şehzadesini alarak uzaklaştı.Hiçbir şey kalmadı geriye.Bir büyük boşluk kaldı geriye.Bir de bütün bunları, bulutların ufuk üzerinde koştuğu güz akşamları, kıyıya iyice yanaşan masal gemilerinin gölgelerine bakarak ve dahi o gölgeleri kendisi gibi görebilecek başkalarının varlığını da vehmederek dalgalara
Reklam
Bundan asırlar önce Pakistan'ın büyük imparatorlarından biri olan Akbar'ın hayatında küçük bir öykü vardır. Her türden özel yeteneğe sahip insanlarla son derece ilgiliydi ve Hindistan'ın her tarafından en yetenekli dâhilerden, 'Akbar'ın sarayının dokuz mücevheri' olarak bilinen dokuz kişiyi toplamıştı. Bir gün
Seymour & Dorothy
Seymour hayatında hiç o kadar hızlı koşmamıştı. Arkasından “aptal”, “deli” diye bağırıp kovalayan zorba çocuklardan kaçarken bile. Dorothy’yle dev köpeği olmasa bayıltana kadar döverlerdi Seymour’u. İkisi, tam Sean’la Küçük Russ (dördüncü sınıftaki tek doksan kiloluk çocuk olduğundan daha alaycı bir lakap olamazdı herhalde) onu
Sayfa 27 - April Yayıncılık - DOROTHY’NİN ÖLDÜĞÜ GÜNKitabı okudu
674 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.