hep o hikâye yüzünden. ama ne önemi vardı artık? herkesin öyle bir hikâyesi yok muydu? başlayıp da bitiremediği. çünkü kimsenin dinlemediği... içine atmak, diye bir şey varken, anlatmaya ne gerek vardı?
Başlıktan da anlaşılacağı üzere(kesinlikle açık ve anlaşılır bir başlık bu) bu incelememizde 3 kitabı bir arada inceleyeceğiz.Zaten bir kitap dizisi olduğu için çok da anormal kaçmamalı bu durum.Serinin ilk kitabı Şeker Portakalı'nı bundan yaklaşık 10 yıl önce okudum.O zamanlar bu kitabın devam kitapları da olduğunu bilmiyordum. Şimdi yıllar
Esmâü'l Hüsnâ Atlası
Özellikle genç kalpler ve zihinler için yazılmış bu eserle, Allah'ın 99 ismi ve sıfatları arasında büyüleyici bir yolculuğa çıkın. Harika çizimleriyle bu kitap, 7 yaş ve üstü çocuklara Allah'ın isimlerinin derin anlamlarını ve onlardan çıkarılacak dersleri anlatmak için tasarlandı.
Her isim basit ve ilgi çekici bir şekilde sunuluyor ve genç okuyucuları bu ilahî nitelikler üzerinde düşünmeye, bunların günlük yaşamdaki önemini anlamaya teşvik ediyor.
Bu sayfalar aracılığıyla çocuklar sadece Allah'ın isimlerini öğrenmekle kalmayacak, aynı zamanda bu sıfatları kendi eylem ve düşüncelerine nasıl dâhil edeceklerini de öğrenecekler.
Ebeveynler ve eğitimciler için harika bir kaynak ve evdeki kütüphanelere mükemmel bir katkı olan Esmâü’l Hüsnâ Atlası, gençlerin kalplerindeki Allah ile olan bağı derinleştirmeyi ve onlara ahlâki değerler aşılamayı hedeflemektedir.
İster ailece birlikte okunsun, ister bağımsız olarak keşfedilsin bu kitap; çocuğunuzun ruhsal gelişiminde, imanının beslenmesinde ve İslâmî öğretileri daha derinden anlaması için değerli bir yol arkadaşı olmayı vaat ediyor.
Jenny Molendyk Divleli’nin en sevdiği çocukluk hatıralarından birisi, her gece yatmadan önce annesinin ona bir kitabı defalarca okuduğu zamanlardır. Beş çocuk annesi olarak saatler süren okumaların ardından, bir çocuğun “defalarca” okumak isteyeceği kitaplar yazmanın hayalini kurdu. Lisansını Dilbilim ve Amerikan İşaret Dili alanlarında tamamlayan Divleli, eşi ve çocuklarıyla İstanbul’da yaşıyor ve herkesin anlatılmayı hak eden bir hikayesi olduğuna inanıyor
""... Hep o hikaye yüzünden. Ama ne önemi vardı artık.? Herkesin öyle bir hikayesi yok muydu? Başlayıp da bitiremediği... Çünkü kimsenin dinlemediği.. İçine atmak, diye bir şey varken, anlatmaya ne gerek vardı? İçine atıp sifonu çekmek varken... ""
Yaşar Kemal bir hafıza. Olaylar kronolojisinin hafızası değil; acının, var olan toplumsal ve kültürel alışverişinin hafızası. Varoluş çığlıkları atan insanların bilinçaltı.
Olaylara bakarız. Tarihsel olaylara;
Mübadele,
Sarıkamış,
Çanakkale savaşı,
Ezidi soykırımı,
Ermeni olayları,
...
Bunları ne savaşı başlatanı anlatarak ne de
1. Gözlem Yapın: İnsanları anlamak için gözlem yapın. Davranışlarını, tepkilerini ve ifadelerini dikkatlice izleyin. Bu, onların düşünce ve duygularını daha iyi anlamanıza yardımcı olabilir.
2. İletişim Kurun: İnsanlarla açık ve samimi bir şekilde iletişim kurun. Onlara sorular sorun ve dinleyin. İletişim, insanları daha iyi anlamanın anahtarıdır.
3. Empati Yapın: Karşınızdaki kişinin yerine kendinizi koyun. Onun duygularını anlamaya çalışın. Empati yapmak, insanları daha derinlemesine anlamanıza yardımcı olabilir.
4. Kendinizi Kontrol Edin: İnsanları anlamak için önyargılardan kaçının. Herkes farklıdır ve herkesin farklı bir hikayesi vardır. Açık bir zihinle yaklaşın.
5. Duygusal İfade ve Beden Dili: İnsanların duygusal ifadelerini ve beden dilini okumaya çalışın. Bu, onların iç dünyalarını anlamanıza yardımcı olabilir.
Ne kalabalık bir hayat, ne kalabalık bir dünya diye düşündü. Düşündükçe düşündü. Evet bu bir gerçekti. Öylesine gerçekti ki her yanını sarmıştı. Başını kaldırıldı ve koşuşturan insanlara baktı. Herkesin bir hikayesi, dünyası, hayatı, şiiri... vardı. Önemsiz hissetti kendisini. Herkesin bir şiiri, hikayesi varsa kendisine ait olanların ne önemi vardı ki...
Hayat bundan mı ibaretti? Bir kaç zamanlık hevesler, tutkular, istekler, hayaller... Ya sonra? Sonra ne olacaktı? Bedeni ruhundan ayrılıp süzüldüğü zaman...
Kalabalıktan uzaklaştı ve hep huzur bulduğu o göl kıyısında oturdu. Şimdi mutluydu. Tekrar düşündü. Herkesin bir hikayesi vardı ancak şimdi fark ediyordu ki herkesin bir şiiri yoktu. Herkesin bir yaşanmışlığı vardı ancak herkesin bir dünyası yoktu. Şimdi biraz rahatlamıştı içi. Bencil değildi. Onlar gibi olmaktan korkuyordu. Nitekim onlar gibi görünmekten de hep nefret etti...
Herkesin öyle bir hikâyesi yok muydu? Başlayıp da bitiremediği. Çünkü kimsenin dinlemediği... İçine atmak, diye bir şey varken, anlatmaya ne gerek vardı?