Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

eso.okur

Bazen salıyla çarşamba arasında bir uçurum açılır, yirmi altı yıl da bir anda geçebilir. Düz bir çizgi değildir zaman, daha çok labirenttir ve kulağınızı doğru yere yapıştırırsanız duvarda, hızlanan adımları ve sesleri duyabilirsiniz; kendinizi de duvarın öbür yanına geçmiş yürürken duyabilirsiniz.
Sayfa 63 - Mektuplara CevaplarKitabı okudu
Reklam
Gün boyunca olanlar dibe çöküyor, ev ödevi hayattan daha ağır.
Sayfa 78 - Ninni ŞiirindenKitabı okudu
"Yaşam bilinci yaşamaktan üstündür, mutluluk yasalarının bilgisi mutluluktan üstündür."
Sayfa 132Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ahhh, dostların çokluğu ile yalnızlığın mevcudiyeti arasında hiçbir alaka olmadığını zamanla anlayacaksınız. Ne diyordu şair, ne zaman bir dosta gitsem evde yoklar...
Sayfa 159Kitabı okudu
Gelenler arasında bazı yaşlılar daha başka bakıyor göle, dibini görür, içindeki taşı, kumu, çakılı, onun bile sıkıntısını görür gibi bakıyor. Gördüğü her şeyin yükünü taşıyor içinde. Onlara salma oltanı. İnsanın taşıyabileceğinden fazlasına yaklaşmamalı. Öyle gözlerin kenarına oturmaya niyetlenince bağırır kalpleri: Alarga, açıktan geç, yaklaşma.
Sayfa 106Kitabı okudu
Reklam
Yaşlılar pek gelmiyor göl kenarlarına. Geldiklerinde kaçırmıyorum, onlara doğru süzülüp uzaktan izliyorum. Acıyla bakıyorlar, gülen yaşlı göremiyorsun, nasıl bir hayatsa insanoğlunun yaşadığı, yaşlanınca öldüklerini sanıyorlar; oysa ölerek yaşlanıyorlar.
Sayfa 105Kitabı okudu
Kimse anasından kederli doğmuyor, böyle şeyler zamanla oluyor.
Zaten, bir zamanlar bana ak sakallı meşenin anlattığına göre, adına savaş denen şey, yeryüzünün herhangi bir noktasında başlayıp herhangi bir noktasında bitmezdi. Her şey gibi, o da insanda başlayıp insanda biterdi. Bu yüzden, cepheler falanca dağda ya da falanca ovada değildi. Toprağı titrete titrete yürüyen tanklar, art arda gümbürdeyen toplar ve durup dinlenmeden kurşun kusan tüfekler insanoğlunun içindeydi. Hatta, henüz icat edilmemiş silahlar da insanoğlunun içindeydi. Yani, insan bir savaş alanıydı. Ceket, gömlek, pantolon ya da etek giymiş, kravat takmış, tıraş olmuş, kokular sürmüş bir savaş alanı. Gülümseyen bir savaş alanı. Öpen hatta, okşayan, konuşan, susan, çiçekler alıp çiçekler veren bir savaş alanı... Peki, bir barış bahçesi olamaz mıydı insan? Şöyle, güllerin kuş cıvıltılarına, kuş cıvıltılarının güllere karıştığı, mutlu yüzlerle dolu rengarenk bir barış bahçesi?
Güzelliği yaratanlar nerede tükenebilir, kimlerce tüketilebilir ki? Ama çirkinlik başka...
... değişiklikler nesnelerin doğasındandır. Dağlar yüzyıllar içinde çöker; denizin dibi ise tam tersine yükselir, kabuklu deniz hayvanlarını ve madreporları buzlar ve bulutlar bölgesine taşır. Hiçbir şey sonsuz dğeildir. Denizlerin ve yeryüzünün şekilleri durmaksızın değişir. Yalnızca anılar yüzyılları aşar ve bize nice zamandır aramızda olmayanlardan armağanlar getirirler.
Reklam
Aslında biz hep birlikte kopmuştuk bu dünyadan; karşılaştığımız tehlike bizi birleştirmişti.
Kitaplarda rastladığımız, sevdiğimiz gerçek şövalyeler kazandıkları üstünlüğü hiçbir zaman karşısındakinin yüzüne vurmazlar.
Sayfa 126Kitabı okudu
Başın öne eğilmesin Aldırma gönül, aldırma Ağladığın duyulmasın Aldırma gönül aldırma ...Sabahattin Aliyi en çok etkileyen şey özgürlüğün o kadar yakınında olduğu halde ona kavuşamamaktı. Onun için deniz özgürlük demekti, kale duvarlarının üstünden uçan martılar özgürlüğün simgesiydi. Özgürlük hemen bu duvarların berisindeydi, ama ulaşmak için daha bir yıl bu kalenin içinde çile çekmek gerekiyordu.
Sana yalvarıyorum, Nahit! Ve açıkça, terbiyesizce söylüyorum. Ben senden vücutlarımızın değil, kafalarımızın birleşmesini istiyorum.
Sabahattin ilkokulu işte bu koşullarda, yoksulluğunu belli etmemeye özen göstererek okudu. Okulda çok çalışkan bir öğrenciydi. Kavgalardan uzak durur, bir köşeye çekilip kitap okur ve resim yapardı. Öğretmen gelmediği zaman dersi arkadaşlarına o anlatırdı. Biraz da, içine kapanık bir öğrenciydi. Belki kitap alacak parası yoktu, ama mahalle bakkalı ile berberi onu sever ve ellerine geçen kitapları Sabahattin'e verirlerdi.
241 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.