Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İsmet Paşa'ya hilafetin güçlendirilmesi için yazılan mektup hakkında
Ağa Han ile Emir Ali'nin gönderdikleri mektup Ankara'ya göre Türkiye'nin içişlerine müdahale ve daha yazıldığı kişinin, yani İsmet Paşa'nın eline geçmeden gazetelerde yayınlanması da bir provokasyondu.İngiliz desteğiyle müreffeh bir hayat süren Ağa Han'ın Sünni olan Hilafet müessesesiyle bir alakası yoktu, zira Sünni değil İsmaili idi. I.Dünya Savaşı'nın başında Sultan Reşat'ın çıkarttığı meşhur cihad fetvasına en sert tepkiyi o göstermiş, fetvanın gayrimeşru olduğunu iddia etmiş, hakaret dolu beyanlarda bulunmuş, "Hindlilerin Osmanlı'ya değil İngiltere'ye bağlı kalması gerektiğini" söylemiş ve bunu bir ölçüde sağlamıştı. Mektubu yayınlayan gazeteciler İstiklal Mahkemesi'ne verilecekler, hilafet tartışmaları sonraki günlerde daha da yoğunlaşacak ve hilafet 3 Mart 1924'te ilga edilecekti.
Sayfa 223 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
"Devlet adamı olarak hiçbir zaman aklımızdan çıkaramayız ki, hilafet orduları bu ülkeyi baştan başa harabeye çevirmişlerdir. Hilafet orduları kurulması olasılığını hiçbir zaman gözden uzak tutmayacağız... Türk ulusu en acıklı sıkıntılarını halife ordusundan çekmiştir. Bir daha çekmeyecektir." "Bir hilafet fetvasının Dünya Savaşı belasına bizi attığını hiçbir zaman unutmayacağız. Bir hilafet fetvasının, ulus ayağa kalkmak istediği zaman, ona düşmanlardan daha kötü bir şekilde saldırdığını unutmayacağız." "Tarihin herhangi bir döneminde, bir halife, aklından bu ülkenin mukadderatına karışmak isteğini geçirirse, o kafayı mutlaka koparacağız!” İsmet Paşa, bravo sesleri ve alkışlarla karşılanan bu sözlerine şunları da ekledi: "Herhangi bir halife, gelenek, düşünce ve şekil bakımından, yöntemine uyarak, üstü kapalı ve açık olarak Türkiye'nin kaderiyle ilgiliymiş gibi durum almak isterse, Türkiye devlet adamlarını ödüllendirirmiş, gönüllerini hoş edermiş gibi bir anlayışla düşünürse, bunları ülkenin yaşamıyla ve varlığıyla taban tabana sayacağız, hareketlerini vatan hainliği sayacağız."
Sayfa 562Kitabı okudu
Reklam
--Ulus ve ordu, padişah ve halifenin ihanetinden haberli olmadığı gibi, o makama ve o makamda bulunana karşı, yüzyılların kökleştirdiği dinsel ve geleneksel bağlarla içten gelerek boyun eğmekte ve sadık. Ulus ve ordu bir yandan bir kurtuluş yolu düşünürken bir yandan da yüzyıllardır süregelen bu alışkanlığın güdüsüyle kendinden önce, yüce hilafet
Artık Lozan'a gidecek "Türk Murahhas Heyeti" hazırdı. Bu heyetin içinde biri var ki, çok ilginç bir kişiliktir: Yahudi Hahambaşısı Hayım Naum Efendi... Alliance Israelite Universelle isimli bir Yahudi kuruluşunun bursuyla Paris'te Ruhani Okulu'nda öğrenim görmüştü, mezun olduktan sonra da bir süre Paris'teki Yahudi okullarında ders vermişti. Nihayet İstanbul'a döndü ve II. Meşrutiyet'in (1908) ila- nıyla görevinden istifa eden Moşe Levi'nin yerine haham- başı seçildi. Bu görevini 1919'a kadar sürdürdü. Bu görevi sıra- sında, Filistin'de bir Yahudi devleti kurma fikrini savunan Siyonist Yahudi liderlerle içli-dışlı oldu. 1923'te Türk heyetinde yer alarak Lozan Barış Konferansına katıldı. İsmet Paşa'nın özel tercümanı ve danışmanıydı. Görüşmeler sekteye uğrar gibi olduğunda İngiliz heyetiyle (özellikle heyet başkanıyla) İsmet Paşa arasında arabuluculuk yapıyordu... Bu "hizmetlerinden dolayı Ankara hükümeti tarafın- dan "Efendi" unvanı verilerek ödüllendirildi (ama bir süre sonra hacı, hoca, bey, efendi, paşa unvanlarıyla birlikte bu unvan da yasaklandı). Derler ki, Hayım Naum Efendi İsmet Paşa'ya akıl hocalığı yaptı, hilafet pazarlığının en hararetli ve hareketli ismi oldu...
31 Ekim sabahı Çankaya'da Gazi'yi ziyaret ettik. Salona girince : - Hayrola, Şark ve Garp Cepheleri komutanları bir arada, ne haber? .. dedi. İsmet Paşa da ziyaretimizin maksadını teklif ettiğim tarzda apaçık söyledi. Gazi sükunetle dinledi. Fakat renkten renge giriyordu. Kızdığı zamanlardaki mutat uzun iç çekişleri ile sigarasını da içiyordu. İsmet Paşa'nın sözü bittikten sonra eline bir kâğıt kalem aldı ve bana sert sert bakarak : - Peki Paşam , ne tarzda istiyorsanız söyleyin yazayım .. dedi. - Paşa Hazretleri, umumun arzusu: (Saltanat mülgadır; Hilafet Hanedanı al-i Osman'a aittir)'den ibarettir. Rıza Nur Bey takririn 6. maddesini tadil edici yeni bir takrir teklif eder. Netice esaslı ve bütün milletin sevinçle kabul edeceği bir kanun yapılması ve kabul edilmesiyle mesele güzel hal olur .. dedim. Bunun üzerine bu tadil takririni her üçümüzün de söze karışmasıyla tespit ettik.
Sayfa 62
--Gelecek kuşakların, Türkiye'de cumhuriyetin ilanı günü, ona en acımasız bir şekilde saldıranların başında, cumhuriyetçiyim iddiasında bulunanları görerek şaşıracaklarını asla sanmayınız! Aksine, Türkiye'nin aydın ve cumhuriyetçi çocukları, böyle cumhuriyetçi geçinmiş olanların gerçek anlayışlarını çözümlemekte ve belirlemekte hiç de kararsızlığa
Reklam
"Dini ve namusu olanlar aç kalmaya mahkumdur" dediler. Kendisini Hilâfet ve Saltanat makamına layık gören ve bu hususlarda teşebbüslerde de bulunan; Din ve Namus lehinde türlü sözler söyleyen ve hatta hutbe okuyan, benim kapalı yerlerde baş açıklığımla lâtife eden, fes ve kalpak yerine kumaş başlık teklifimi hoş görmeyen Mustafa Kemal
Anadolu İhtilali (1. Cilt) Sabahattin Selek Mondros mütarekesinden Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuşuna kadar ulusal savaşımızın belgeseli Birinci Cihan Harbinde 2 milyon kurban verdik. Cephelerde yaşanan yenilgi ordu kusurundan kaynaklanmıyor, cephelerde yaşanan perişanlık, sivil ve askeri idareye ait aksaklıklar ve memleketin bu çapta bir harp
430 syf.
7/10 puan verdi
·
10 günde okudu
Bu eserin İlk baskısı 1969 yılında yapılmıştır. Hâlâ ikinci el satış fiyatları yapılmakta ve iyi fiyata satılmaktadır. O dönemde çok ses getiren eser yakın tarihe, resmi tarihten farklı bir bakış açısı sunmuştur. Resmi, yazılı gerekse görsel basında Kızıl Sultan olarak hafızalara yerleştirilmeye çalışılan Sultan Vahdettinin'in ya da Halide
Kurtuluş Savaşında Sarıklı Mücahitler
Kurtuluş Savaşında Sarıklı MücahitlerKadir Mısıroğlu · Sebil Yayınevi · 1980109 okunma
Said nursi gerçeği
Sözcü yazarı Soner Yalçın, CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu'nun "Birçok aktör var, alim var. Doğru zamanda doğru şeyler söylemiş birçok alim var. Bunların birikimlerinden yapıcı bir biçimde yararlanmak lazım. Yol gösterici olması bakımından bu önemli bir husus" sözleriyle tanımladığı Said-i Nursi hakkında "kaypak" yorumunu
87 öğeden 51 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.