Yaban.
Karakterimiz Birinci Dünya Savaşında bir kolunu kaybetmiş İstanbuldan bunalmış bir vaziyette Anadolu'daki emirerinin köyüne sığınmış gazi bir yüzbaşı.
Köye gelmesine gelir köydeki cahilliği ve sefaleti gördüğü vakit de hayal kırıklığını gizleyemez. Köylü ise Ahmet Celal'i bir türlü kabul etmek istemez. Sürekli onu "yabanci" kimliğiyle yargılar.
Tam da bir sıralarda Kurtuluş Savaşı olduğu yıllar. İnönü savaşları yaşanıyor. Ahmet Celal savaşların durumu hakkında bilgi sahibi olmak istiyor. Buna nazaran köy halkının ise bu savaşlar umrunda bile değil. Halkı ateşlemek istese de yine karşılığını bulamıyor.
Düşman askerleri günün birinde köye gelirler. Yagmalar, işkenceler, köyü yakmalar, köylü kadınlara yaptıkları şerefsizlikler. Tüm köyü yakıp yıkarlar. Köylü insanları da köyün meydanında toplayıp işkencelerine devam ettikleri sırada Ahmet Celal ile Emine kaçmaya karar verip kalabalıktan faydalanıp kaçarlar. Ancak ikisi de düşman askerlerine hedef olur vurulurlar. Ahmet Celal de öteden beri yazmış olduğu defteri Emine'ye bırakıp köyden yürüyerek uzaklaşır.
Özet olarak bunları söyleyebilirim.
İnkilap tarihi derslerinde bahsettiğimiz Yunan askerlerini, kurtuluş savaşı yıllarında yaptıkları haysiyetsizlikleri, tüm köyleri yakıp yiktilarini, ucaklardan attıkları bildirgeleri bildiğim halde bile kitapta okurken bu bölümlerden çok etkilendiğimi de söylemezsem olmaz.
Köy halkından olan insanlardaki cahillik o kadar güzel anlatılmış ki şu günlerde bile bu cahilliğin kaybolmadigini nesilden nesile aktarıldığını düşünüyorum.