Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hokusai: One Hundred Views of Mount Fuji
"70 yaşına kadar ürettiğim hiçbir şey kayda değer değil. 73'üncü yaşım gerçek doğanın, hayvanların ve otların, ağaçların ve kuşların, balıkların ve böceklerin yapısını bir şekilde anlamaya başladım yaştır. Dolayısıyla 80 yaşında hala devam ediyor olacağım, 90 yaşında umarım bir şeylerin gizemine ererim, 100 yaşında kesinlikle harika bir aşamaya ulaşmış olmalıyım ve 110 olduğumda, noktasıyla satırıyla yaptığım her şey yaşamla dolu olacak." "Until the age of seventy, nothing that I drew was worthy of notice. At seventy-three years, I was somewhat able to fathom the growth of plants and trees, and the structure of birds, animals, insects, and fish. Thus, when I reach eighty years, I hope to have made increasing progress, and at ninety to see further into the underlying principles of things, so that at one hundred years I will have achieved a divine state in my art, and at one hundred and then, every dot and every stroke will be as though alive. Those of you who live long enough, bear witness that these words of mine prove not false."
Sayfa 92 - İndigoKitabı okudu
İşte Viyana'da Gustav Klimt ve Egon Schiele'nin mastürbasyon yapan kadın ve erkek resimleri. Hokusai'nin ahtapotla mastürbasyon yapan kadını. Erkekleri olağanca cinsellikleriyle sergileyen Yüksel Arslan. Evde gizle, müzede sergile.
Sayfa 117 - Everest Yayınları
Reklam
Avrupalı sanatçılar yüzyıllarca Batılı olmayan sanatı sözünü etmeye değmez bulmuşlardır. Bu kültürel üstünlük tavrı, Japon sanatı 19. yy ortalarında Paris'e ulaştığında değişti. Japon sanatı o vakte kadar hemen hemen hiç bilinmiyordu, çünkü 1639'un başından itibaren Japonlar yabancı "barbarlar"la teması kesinlikle kısıtlamışlardı (ne de
edmond de goncourt'un hokusai üzerine bi kitabı var, güzele benziyor, nadir'de varsa topla yok nadirde, o zaman önce bi libgen kontrolü, sonra icabına bakılır çok sarmamış goodreads dekileri, ben artık bi kütüpte falan incelerim bunu
Hokusai'nin kendi sanatı hakkındaki değerlendirmesini, biraz acımasız olma pahasına, hayata bütünüyle uyarlayabileceğimizi görüyorum. Hangimiz, belli bir yaştan sonra, geçmişteki " hayat sanatı" mızı eleştirmemişizdir ki? Hangi yaşlı, gençlik boyunca, sabah gün doğumundan gece yarılarına kadar inşa ettiği hayatının o herhangi bir gününü, yeni baştan ve bambaşka bir zevke mebni olarak yeniden kurmak istememiştir ki? Toprağın altı, hayatta ustalaşınca, hayat denilen şeyin de çoktan sonuna geldiğini fark eden kıdemlilerimizle dolu .
BİLMEZ İNSAN KADRİNİ ÂLEMDE İNSAN OLMAYAN Ressam, ağaç, oyma sanatçısı ve oyma baskı sanatçısı Hokusai gün doğumundan gece yarılarına kadar çalışırmış. Geride otuz binden fazla eser bırakmış olması, bu Japon'un kendi sanatı hakkında sarfettiği şu sözünden daha ilginç gelmiyor bana: " Yetmiş yaşından önce resmini yaptığım bütün o şeyler arasında sözünü etmeye değecek bir tek şey yok. Yetmiş iki yaşında kuşların, hayvanların, böceklerin ve balıkların gerçek nitelikleri ve otlarla ağaçların doğaları üzerine nihayet bir şeyler öğrendim." ... usta sadece ortaya koyduğu eserler yoluyla usta olmuş kişi değildir anlamı da çıkıyor buradan. Usta belki aksine, kendi eserlerini yıkması ve reddetmesi gereken bir eşiği de , yine sadece kendisinin belirleyebildiği biri oluveriyor. Eser önemlidir elbette ve ustayı görünür kılar. Ama bu yetmez. Daha önemlisi, ustanın eserler ve eserler boyunca edindiği bakıştır. Malzemesini ve konusunu tanıması, tanıması değil belki duymaya, duyumsamaya başlaması, malzemesinin ve konusunun tabiatı hakkında başka ustalarla paylaşamayacağı yepyeni bir duyuşa erişmesi, işte o bunlarla usta olmuştur. Bu kertede artık eserden değil, insandan bahsetmeye başlarız. Seneler içinde aslında bir insan birikmiştir.
Reklam
Anakaradaki dağlar karla kaplıydı ve Hokusai'nin* elinden çıkma o muhteşem beyaz doruklar, hırçın denizin tam karşısında batı ve kuzey yönünde dikiliyordu. Tepeler daha bir çıplaklaşmış, sessizleşmişti. Genellikle sırf sıkıntıdan yürüyüşe çıkardım, ama her defasında yeni yalnızlıklar, yeni yerler keşfederdim. Gelgelelim bu kusursuz doğal dünya sonunda ürkütücü olmaya başlamıştı. Burada bana yer yoktu, onu kullanamazdım, onun için yaratılmamıştım sanki. Ben bir şehirliydim; köklerim yoktu. Yaşımı inkâr ediyordum belki, ne var ki daha yaşlı bir konuma da geçemiyordum bir türlü. Böylece sonunda kendimi Skiron** gibi ortada buldum. *Hokusai: Japon ressam ve tahta oymacısı **Skiron: Yunan mitolojisinde yaşlı bir soyguncu. Yakaladığı yolcuların ayaklarını yıkar, sonra da tekmeyle kayalardan aşağı denize fırlatır. Sonunda kendisi de Theseus tarafından uçurumdan aşağı fırlatıldı.
Sayfa 53 - Nicholas UrfeKitabı okudu
"70 yaşına kadar ürettiğim hiçbir şey kayda değer değil 73'üncü yaşım gerçek doğanın, hayvanların ve otların ve kuşların, balıkların ve böceklerin yapısını bir şekilde anlamaya başladığım yaştır. Dolayısıyla 80 yaşında hala devam ediyor olacağım, 90 yaşında umarım bir şeylerin gizemine ererim, 100 yaşında kesinlikle harika bir aşamaya ulaşmış olmalıyım ve 110 olduğumda, noktasıyla satırıyla yaptığım her şey yaşamla dolu olacak." (9.yüzyılın ortalarına dek 88 yıl yaşayan Japon sanatçı Hokusai)
50 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.