Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Emirhan

Emirhan
@holden
Bizim yolculuğumuz ise tümüyle düşseldir. Gücünü buradan alır.
28 okur puanı
Nisan 2017 tarihinde katıldı
Korkuyu beklerken...
...İlkin, bu nevrotik kaygı korkunun genel koşulunu, yani kendisini uygun herhangi bir düşünceye bağlamaya, yargıyı etkilemeye, beklentiler yaratmaya, aslında kısaca kendisini hissettirmek için herhangi bir fırsatı yakalamaya hazır bir yüzer-gezer anksiyete (free-floating anxiety)* koşulunu buluyoruz. Biz bu duruma, "korkuyla beklemek" veya "kaygılı bekleyiş" diyoruz. Bu tür bir korku yaşayan kişiler olasılıklarının en kötüsünü öngörürler, her bir rastlantıyı kötü alamet olarak yorumlarlar ve bütün belirsizliklere korkunç anlamlar yüklerler. Hasta sınıfına sokmayacağımız birçok kişi felaket beklentisi eğilimi gösterir. Onları aşırı kaygılı ya da karamsar olmakla suçlarız. *Herhangi bir tehlike veya tehlike belirtisi yokken deneyimlenen korku.
Sayfa 164 - Cem YayıneviKitabı okudu
Reklam
...Toplum, eğitimin en önemli görevlerinden biri olarak, üreme dürtüsü kendisini gösterdiğinde cinsel içgüdüyü kısıtlamasını, kontrol altına almasını ve toplumsal normlara uyan bireysel isteğe dönüştürmesini görüyor. Buna göre, kendi çıkarı adına toplum, çocuk belli bir zihinsel olgunluk evresine ulaşıncaya kadar çocuğun cinsel ihtiyaçlarının tam gelişimini erteleyecektir. Aksi takdirde içgüdü, bütün bariyerleri aşabilir ve medeniyetin zar zor elde ettiği sonuçları yok edebilir. Cinselliği frenleme görevinin üstesinden gelmek kimi zaman kolay, kimi zaman zor olmuştur. İnsan toplumunu motive eden kuvvet temel olarak ekonomik; üyelerinin çalışmadan yaşamalarına izin verebilecek kadar yeterli geçim kaynağına sahip olmadığından, toplum üyelerinin sayısını sınırlamak ve tüm enerjilerini cinsel aktiviteden çalışmaya yönlendirmek zorunda. Burada, insanlıkla beraber doğan ve bugüne kadar direnen ebedi yaşam için mücadele karşısında bulunuyoruz.
Sayfa 75 - Cem YayıneviKitabı okudu
Freud, rüyaların dilinin şimdiye dek hiç kimseye öğretilmediğini, ama herkesin öğrendiğini ve kullanabildiğini, ancak aynı zamanda pek anlaşılmayan bir dile benzediğini fark etmişti. Rüya, onu gören için tam anlamıyla muhteşemdir, ama çok kolayca unutuluverir. (Uyanınca rüya çoğu zaman biz daha ne olduğunu anlamadan solup gider.) Neden unutmaya bu kadar hevesli olduğumuz bir dil kullanalım? Freud'un buna cevabı rüya görmenin yasak (ödipal, çocukluk) arzunun dili olduğu ve yasak olanın kuvvetli cazibesinden ötürü çok rahatsız edici olduğuydu.
Sayfa 121 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
...arzuyu beşeri gelişimin merkezine koyarsanız temanız ölçüsüz hırs olur.
Sayfa 91 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Freud sözcüklerin ihtiyaç ve arzunun araçları olduğunu varsaymıştır; dil olmadan tarih olmayacağından psikanalitik tedavide mümkün olduğunca yeniden yapılandırılması gereken bireyin ihtiyaç ve arzu tarihidir. Psikanaliz hastaların geçmişlerini yeni bir tür dikkatli dinleyiciye yeniden sunarak arzularını geri kazanmalarına olanak tanımaktadır. İnsanların özdeşleşmek (ya da kendilerini tanımlamak) amacıyla kullanabilecekleri şeylerin -ırk, din, milliyet, sınıf, yetenek- gitgide arttığı bir dönemde Freud modern insanların kendilerini öncelikle arzulayan yaratıklar olarak tanımlamalarını isteyecektir.
Sayfa 24 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ama diğer şeylerin yanı sıra bir okuma kuramı olarak Freud'un çalışması bilindik formülasyonlara güvenimizi yıkmak ister, özellikle geçmişle ilgili olanlara. Freud tarihten basit sloganlar çıkarma, kendi kurmacamıza ve formülasyonlarımıza hevesle ikna olma eğilimimiz konusunda dikkatli olmamızı ister. Freud'a göre daima zapt edilemez olanı zapt etmeye çalışırız. Gerçekler ne kadar dehşet verici olursa olsun, Freud'a göre tarih daima kendimize bilme izni verebileceğimizden daha dehşet vericidir, dolayısıyla kavranması daha zordur; üstelik tarihin daha da dehşet verici bir şeye dönüşeceğini sezmiş gibidir (Viyana'da kalan kız kardeşleri toplama kamplarında ölecektir). Freud, ancak sansürlenmiş geçmişle yaşanabileceğini keşfediyordu. Psikanalitik bakış açısından modern insanlar kendi tarihlerinin mağdurları oldukları kadar mimarlarıdır da. Gerçekler bizi yok etmesin diye tarih yaparız.
Sayfa 16 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
"İnsanların varlığını belirleyen, bilinçleri değildir; tam tersine, onların bilincini belirleyen, toplumsal varlıklarıdır." Bu tanımlamada, Marx'ın "insanların varlığı" dediği şey, biziz, biz olduğumuz şeydir; "bilinç" ise, bizim düşündüğümüz, istediğimiz şeydir. Genellikle, içime işlemiş derin bir ülkü uğruna savaşım veriyorum, denir ve bundan bizim varlığımızı belirleyen şeyin, bizim bilincimiz olduğu sonucu çıkarılır; biz, bir şey yapıyoruz, çünkü öyle düşünüyoruz ve öyle istiyoruz. Böyle söylemek büyük bir yanlıştır, çünkü gerçekte bizim bilincimizi belirleyen toplumsal varlığımızdır. Proleter olan bir "varlık" proleterce düşünür ve burjuva olan bir "varlık", burjuvaca düşünür (neden her zaman böyle olmadığını ilerde göreceğiz). Ama, genel biçimiyle "bir sarayda başka türlü düşünülür, bir kulübede başka türlü."
Sayfa 187 - Sol YayınlarıKitabı okudu
Bilimlerin tarihi, yanılgının ilerletici dıştalanmasının tarihidir, yani yanılgının yerini başka bir yanılgının, ama gittikçe daha az saçma olan bir yanılgının almasının tarihidir.
Sayfa 168 - Sol YayınlarıKitabı okudu
Bir hayvanat bahçesi yöneticisinin gereksinim fazlası şempanzeleri "uyutma" yetkisi vardır, fakat fazlalık bir hayvan bakıcısını ya da bilet satıcısını "uyutma" yetkisi müthiş bir öfkeyle karşılanacaktır. Şempanze hayvanat bahçesinin malıdır. İnsanlarınsa bugünlerde kimsenin malı olmadığı varsayılıyor. Fakat yine de şempanze ayrımcılığı bu biçimiyle pek ender dile getirilir ve bunu savunacak bir mantık olup olmadığı konusunda kuşkuluyum. Bizlerin Hristiyan kaynaklı davranışlarımınızın insanının nefesini kesen türcülüğü işte böyle. Tek bir insan zigotunun kürtajla alınması (birçoğu zaten kendiliklerinden düşüyorlar), herhangi bir sayıdaki zeki, yetişkin şempanzenin kesilip biçilmesinden çok daha fazla ahlaksal endişe ve erdemli öfke yaratıyor! Aslında canlı şempanzeleri kesip biçme niyeti olmayan, nazik, liberal bilim adamlarının, eğer isterlerse, yasal bir müdahale olmaksızın bunu yapma haklarının olduğunu tutkuyla savunduklarını gördüm. En ufak bir insan hakları ihlalinde tüyleri diken diken olanlar da böylesi insanlardır. Bu çifte standardı rahatça kabul edip mutlu olabilmemizin nedeni, insanla şempanze arasındaki ara-canlıların hepsinin ölmüş olmasıdır.
Sayfa 335 - TÜBİTAKKitabı okudu
Ve eğer şu anda burjuva toplumu çürümüşse ve biz içinden ancak geçmişin kurumlarını yerle bir ederek çıkabileceğimiz bir boğuntu içinde yaşıyorsak bunun nedeni kendimizi aşırı bir şekilde hesap işlerine vermemiz; almadan vermeyi unutmamız ve toplumu gelir gider esasına dayalı ticari şirket gibi görmek ya da böyle bir şirkete dönüştürmek istememizdir.
Sayfa 239 - ÖTEKİ YAYINEVİKitabı okudu
Reklam
Yoksa siz her birinin yetenekleri birbirinden farklı farklı olan milyonlarca çocuk için eğitim bakanlıklarının toptan hazırladıkları müfredat programlarıyla bu çocukların, sıradan insanların sıradan insanlar için yarattıkları bir sisteme bağlanılmaya çalışıldığını görmüyor musunuz?
Sayfa 220 - ÖTEKİ YAYINEVİKitabı okudu
Toz, nesnelerin kendi yerini bulamamış parçacıklarıdır, diye bir söz vardır. Kendilerine tembel denen insanların yüzde doksanı için de geçerlidir bu bakış açısı. Bunlar, kişilik yapılarına, yeteneklerine uygun yeri bulamamış insanlardır. Büyük insanların biyografilerini okuduğumuzda aralarında "tembel" olarak nitelendirilenlerin hiç de az olmadığını görüp şaşmıyor muyuz? Evet, asıl yollarını bulana dek "tembel"dirler bunlar, ama bulduktan sonra, tam tersine, müthiş çalışkandırlar. Darwin, Stephenson ve daha pek çok başkası bu" tembel"lerdendir.
Sayfa 218 - ÖTEKİ YAYINEVİKitabı okudu
Bizim şu anda yaşamakta olduğumuz gibi yaşamak, kuşkusuz, budalalık. Ama yaşamımızın böyle olmasının nedeni kadın emeğinin bir hiç yerine konulmasıdır. Bu ayrıca, bugüne dek insanlığın kurtuluşu düşlerini kuran insanların bile kadının da kurtuluşu konusunu dikkate almamalarının bir sonucudur. Bu ayrıca, bu arkadaşların, erkeklik onurlarını "yemek-çamaşır-bulaşık" işlerine karıştırmamak istemelerinin, dolayısıyla da bütün bu işlerin bir yük hayvanı gibi kadının sırtına yüklemesinin bir sonucudur. Kadının kurtulması demek ona üniversite kapılarının, yargı, parlamento kapılarının açılması demek değildir; çünkü bu durumda, kurtulan kadın ev işlerini bir başka kadının üzerine yıkacaktır. Kadının kurtulması demek onun mutfak ve çamaşır gibi insanı kütleştiren işlerden kurtulması demektir.
Sayfa 179 - ÖTEKİ YAYINEVİKitabı okudu
33 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.