Hümanizm nedir?
Kısaca Hümanizm, insanın kendi oluşturduğu dünyada yaşarken, kendisinin dünya inşa eden bir varlık olarak farkına varmasıdır. Bu aslında oldukça basit bir farkına varıştır: insan kendi oluşturduğu dünyada yaşıyor. Bunu dikkate alıp kabul ettiğinizde hümanist oluyorsunuz. Eğer siz 'benim dünyayı inşa ederken kendi aklım dışında başka bir şeye ihtiyacım yok'derseniz ve bunu yaparken de ilahi hidayeti insana tabii bir ışık olarak verilen akıl ile sınırlarsanız, o zaman deist hümanist oluyorsunuz. Batı Avrupa'daki hümanizm, 19. yy.'ın başına kadar deist hümanizm idi. 19.yy.'dan sonra farklı eğilimler ortaya çıktı, ki bunlar arasında en yaygın olanı, ateist hümanizmdir. İnsanı yaratan bir Tanrı'ya inanmayarak insanın kendi yaşadığı dünyayı kendisinin, tamamen 'otonom' olarak kurduğunu kabul eden yaklaşıma, kısaca ateist hümanizm denilmektedir. Aslsında deist hümanizm de ateist hümanizm de nihai olarak peygamberi ve peygamberliği, yani belirli bir muhtevası olan ilahî hidayeti kabul etmediği için kabaca seküler bir tavırdır. Kısaca modern dünyada etkin olan hümanizm, bazı düşünürler Hıristiyanlık ile irtibatlı düşünmeye çalışsa da, etkin ve yaygın hâliyle seküler bir düşünme biçimidir.
Sayfa 79 - 80Kitabı okudu
Psikolojik ekollerin tamamında insanı anlama çabası dikkat çekmektedir. Bu bağlamda ele alınan temel ekollerdeki insana bakışın tek yönlü olduğu fiziksel yapı ve duyguların ötesine geçilemediği görülmektedir. Psikanalitik yaklaşım, insana karamsar bakmakta, onu bencil ve antisosyal bir varlık olarak görmektedir. Davranışçı ekol insanı bir makine misali sadece fiziki yapıdan ibaret görmekte olup daha sonraki süreçte bilişsel ekolle birleşme ile birlikte duygu ve düşünceleri önemli görse de insanın manevi alanını yok saymıştır. Hümanistik ekol, insana bütünüyle iyimser yaklaşarak onun olumsuz duygu, düşünce ve davranışlarını dikkate almayıp insanın kalp ve ruh gibi ulvi boyutlarını ifade eden yapılara temas edememiştir. Transpersonel psikoloji ekolü ise kendini gerçekleştirmenin ötesine geçerek insanın aşkın bir doğaya sahip olduğunu vurgulamaktadır. Burada aşkınlık ifade edilse de paradigma, maddi merkezli olduğu için insan, tam anlamıyla manevi alanla ilişkilendirilememektedir. Nefs psikolojisi ekolünün insanı anlama tarzı ise maddi ve manevi yönü kapsaması nedeniyle bütüncüldür. İnsanın doğasını anlamak için İslam tasavvufundaki nefs, kalp ve ruh üçlüsü önemli olup insan ancak bu bütünlük içerisinde anlaşabilecektir. Psikolojinin inceleme alanına dahi almadığı kalp ve ruhun, nefs psikolojisinde insanı anlama noktasında önemli olduğu görülmektedir.
Reklam
Fenomenolojik kuram hümanist ya da insancıl yaklaşım olarak da adlandırılır.Insancıl psikologlara göre kimse sizi sizden iyi tanıyamaz.
Sayfa 12 - Pegem AkademiKitabı okudu
AYDINLANMANIN ROMANI  "Genç Werther'in Acıları" Üzerine Birkaç Düşünce Goethe, 28 Ağustos 1999 günü 250 yaşında olurken, onun dünya çapındaki erken ününün ilk temel taşı olan "Genç Werther'in Acıları" romanının ilk basımının üzerinden de tam 225 yıl geçmiş bulunuyor. Goethe, romanını 1774 yılının Şubat-Mayıs ayları arasında
"Rönesans ve sonrasında Tanrı ve doğa dengede çıkarılarak insanı merkeze koyan antroposantirik/ hümanist yaklaşım, modern deist Aydınlanmacı yaklaşımlarla (Galileo, Newton ve Hume vs.) Tanrı'yı bir kenara koymuşlar."
"Kendimizi tanımak irfanın varabileceği en yüksek merhaledir.”
İnsancıl (Hümanistik) yaklaşım; her bireyin kendi geleceğini yönlendirmede büyük bir özgürlüğe, kişisel büyüme için büyük bir kapasiteye, önemli miktarda içsel değere ve kendini gerçekleştirmeye yönelik büyük bir potansiyele sahip olduğuna dikkat çeker.
Reklam
28 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.