Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İlim ile Bilim arasındaki fark nedir? Atatürk'ün İlminin Manası Nedir?
Mustafa Kemal Atatürk'ün sahip olduğu ilmin ne anlama geldiğini Atatürk'ü dine yamama çabalarını boşa çıkarmak için açıklamak zorundayım. Mustafa Kemal Atatürk'ün sözlerini bilmek, öğretmek, öğrenmek aşamasını geçtik. Şimdi o sözlerin manasını öğrenerek yarım kalan devrimi tamamlama aşamasına geçiyoruz. İlim sahibi olmak
Hz. Peygamber'in Medine'ye hicretiyle birlikte Mescid-i Nebevi'nin yanı başında faaliyete geçen ve İslâm'ın eğitim kurumlarına model olan "Suffa" okulunda, diğer öğretmenlerin yanında Hz. Peygamber kendisi de bizzat ders vererek eğitim çalışmalarına katılmıştı.
Reklam
Ahmet Akbulut, Sahabe Devri Siyasi Hadislerinin Kelâmi Problemlere Etkileri isimli eserinde, Hz. Peygamber'in Kureyş'ten olması gerekçe gösterilerek Peygamber'in kurmuş olduğu devletin başına bir Kureyşli'nin geçmesinin zorunlu olduğunun ileri sürülmesinin; devlet başkanlığını ele geçirme adına muhacirler tarafından nesep
Sayfa 225Kitabı okudu
Peygamberimiz Muhammed S.A.V dünyaya teşrifinden önce Mekke de cahiliye devri.
O devirde kadın demek bir eşya demekti. Kadın cemiyet içinde hiçbir değeri yoktu. Kadın, Efendi’nin nezdinde bir böcekten farksızdı hele o kadın bir de kız çocuğu dünyaya getirirse yüz karasıydı artık. (Peygamber efendimiz Muhammed (s.a.v) dünyaya teşrif etmeden önce. Cahiliye devrinde
Sayfa 108 - Çelik yayıneviKitabı okuyor
312 syf.
·
Puan vermedi
·
9 günde okudu
Emevi Hanedanlığı
Ümmet, peygamber aleyhisselam’ın vefatından hemen sonra ihtilafa düştü. Bugüne kadar peygamber aleyhisselamın içinde bulundu toplumda bütün sorunların çözüm merci o idi. Ancak vefatı ile birlikte bu makamın kim tarafından doldurulup nasıl bir idare yöntemi olacağıyla alakalı bir ihtilaf gün yüzüne çıktı. Bu ihtilaf ise ümmetin önde gelen isimleri
Ana Hatlarıyla İslam Tarihi 3
Ana Hatlarıyla İslam Tarihi 3Adem Apak · Ensar Yayınları · 2019575 okunma
Gülerek Günah İşleyen Ağlayarak Cehennem’e Girer
Hz. Mûsâ ve Hızır Aleyhimesselâm birbirlerinden ayrılacakları zaman Mûsâ Aleyhisselâm: “Bana nasihatte bulun.” dedi. Hızır Aleyhisselam: “Yâ Mûsâ, inatçı olma. İşin olmayan yere gitme. Sebepsiz yere gülme. Birisi hata işlerse hatasından dolayı onu kınama. Kendi hataların için daima ağla.” buyurmuştur. Avf bin Abdullâh Radiyallahü Anh’ın rivayet
Reklam
Hz. Ebubekir Devri
Hz. Ebû Bekir [radıyallahu anh] döneminde de teravih namazı kılınmaya/kıldırılmaya devam etmiştir. Ancak Hz. Ebû Bekir [radıyallahu anh] halkı bir imamın arkasında toplamamıştır. Onun kendi döneminde, neden halkı bir imam arkasında toplamadığını İmam Şâtıbî [rahmetullahi aleyh], el-İ'tisâm adlı eserinde iki maddede özetler: 1. Hz. Ebû Bekir [radıyallahu anh] döneminin kısa olması, 2. Hz. Peygamber'in [sallallahu aleyhi vesellem) ahi- rete irtihalinden sonra dinden dönen mürtedlerle uğraşmasıdır. 48
Hz. Peygamber devri. Ebû Talha henüz Müslüman olmamış idi. Ümmü Süleym(Rumeysa)'e evlenme teklifinde bulundu. Ümmü Süleym ona şu cevabı verdi: Doğrusu ben de sana hevesliyim. Senin gibisi kaçırılmaz. Lakin sen kâfir bir adamsın, bense Müslüman bir kadınım, seninle evlenmem doğru olmaz. Bunun üzerine aralarında şöyle bir konuşma cereyan etti. Ebu Talha: Sana ne oldu? Rumeysa: Ne olmuş bana? Ebu Talha: Sarı ve kırmızıdan ne haber? Rumeysa: Ben altın ve gümüş aramıyorum. Sen bir adamsın ki işitmeyen, görmeyen, sana hiç faydası dokunmayan şeylere tapıyorsun. Falanların siyah kölesinin dağdan sürükleyip getirdiği yerden biten bir odun parçasına tapmaktan hiç sıkılmıyor musun? Eğer sen Müslüman olursan, işte o benim mehrim olsun, evlenelim, başka bir şey talep etmeyeceğim! Ebu Talha: Bana Müslümanlığı kim telkin eder Rumeysa? Rumeysa: Resûlullah (s.a.) telkin eder, ona git. Ebû Talha Hz. Peygamber'in bulunduğu yere doğru ilerlemeye başladı. Resûlullah, ashabı ile oturuyorken; "Ebu Talha, İslam'ın aydınlığı iki gözü arasında parlayarak geliyor" buyurdu. Ebû Talha Hz. Peygamber'in huzurunda iman etti ve Rumeysa'nın söylediklerini haber verdi. Hz. Peygamber Rumeysa'nın şartı üzerine nikâhlarını kıydı. Resûlullah, Rumeysa için şöyle buyurmuştur: Gördüm ki cennete girmişim, önümde bir ayak sesi. Bir de baktım ki Rumeysa. • Ebu Nuaym, Hilye, c. IV •
Sayfa 103 - dergâh yayınlarıKitabı okudu
Hz. Peygamber devri. Ebû Talha henüz Müslüman olmamış idi. Ümmü Süleym (Rumeysa)’e evlenme teklifinde bulundu. Ümmü Süleym ona şu cevabı verdi: - Doğrusu ben de sana hevesliyim. Senin gibisi kaçırılmaz. Lâkin sen kâfir bir adamsın, bense Müslüman bir kadınım, seninle evlenmem doğru olmaz. Bunun üzerine aralarında şöyle bir konuşma cereyan etti. Ebu Talha: - Sana ne oldu: Rumeysa? - Ne olmuş bana? - Sarı ve kırmızıdan ne haber? -Ben altın ve gümüş aramıyorum. Sen bir adamsın ki işitmeyen, görmeyen, sana hiç faydası dokunmayan şeylere tapıyorsun. Falanların siyah kölesinin dağdan sürükleyip getirdiği yerden biten bir odun parçasına tapmaktan hiç sıkılmıyor musun? Eğer sen Müslüman olursan, işte o benim mehrim olsun, evlenelim, başka bir şey talep etmeyeceğim! - Bana Müslümanlığı kim telkin eder Rumeysa? - Resûlullah (s.a.) telkin eder, ona git. Ebû Talha Hz. Peygamber’in bulunduğu yere doğru ilerlemeye başladı. Resûlullah, ashabı ile oturuyorken; “ Ebû Talha İslam’ın aydınlığı iki gözü arasında parlayarak geliyor ” buyurdu. Ebû Talha Hz. Peygamber’in huzurunda iman etti ve Rumeysa’nın söylediklerini haber verdi. Hz. Peygamber Rumeysa’nın şartı üzerine nikâhlarını kıydı. Resûlullah Rumeysa için şöyle buyurmuştur: “Gördüm ki cennete girmişim, önümde bir ayak sesi. Bir de baktım ki Rumeysa.” ( Ebû Nuaym, Hilye, c. IV)
Sayfa 103Kitabı okudu
Sadettin Ökten
İkinci Dünya Savaşı'nda yahudiler büyük zulüm gördüler, bu bir realite. Batılı düşünürler dediler ki eğer tanrı olsaydı -burada tanrı kelimesini özellikle kullanıyorum- bu zulme izin vermezdi. Demek ki tanrı yok, dediler. Bu "logic" bir tanrı anlayışıdır. Müslüman böyle düşünmez. Der ki bu bir imtihandır, ben acaba ne yaptım da bu imtihana müstahak oldum. Burada da bizimkiler "layık" kelimesini kullanıyorlar. "Layık" müspet şeylerde kullanılır. "Müstahak" kullanılır böyle menfi şeylerde. "Ben ne yaptım da..." Böyle düşünür. Dolayısıyla sizin sorunuzdaki mesele de böyledir. "Cenab-ı Allah böyle takdir etmiş" der müslüman. Peki, ne yapacağım? Gayet net, kulluğa devam edeceğim. Nasıl yapacağım? Hz. Peygamber'in (s.a.v) Mekke devrindeki gibi... Bu çok enteresandır; Mekke devri başka, Medine devri başka. Mekke devrinde Hz. Peygamber (s.a.v) sebat ediyor, sabrediyor, dua ediyor. Medine devrinde devlet kuruyor. Günümüz, müslümanlar için Mekke devri gibidir. Yani bakacaklar, dikkat edecekler, ibadet ve taati bırakmayacaklar. Sadece bizim bildiğimiz zahirî ibadetleri değil, kalbin ibadetlerini de bırakmayacaklar ve istimdat edecekler.
Sayfa 30
Reklam
Hz. Peygamber devri kadınları, cuma ve bayram namazları da dahil olmak üzere bütün namazlarını cemaatle kalabiliyorlardı. Cemaate katılan kadın, eğitim öğretimini geliştirmekle beraber toplum içinde bulunmanın psikolojik ve sosyolojik avantajlarını da elde etmiş oluyordu. Fitne sebebiyle kadınların camiden uzak durmasını düşünenlere hz. Peygamber (s.a.v) dönemi örnek verilebilir
Hadiste İsnat
Hadiste isnat uygulaması da, Emeviler devri muhaddisleri tarafından başlatılmıştır. Bu uygulamanın başlamasında, İslâm toplumunda ortaya çıkan fitnenin ardından başlayan hadis uydurma faaliyetinin büyük rol oynadığı kabul edilmektedir. Bu "fitne" ile Hz. Osman'a isyan ve bu isyanın ardından veya Emevîler döneminde II.
Sayfa 224Kitabı okudu
237 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.