Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Kitap Tuna'nın askere alınması ve çocukluk aşkı Ada'nın katil olarak suçlanması ile başlıyor. Anlatım tarzı yazarın okuduğum diğer kitaplarına göre oldukça farklı. Yaşanan iç savaş ülkede mi yoksa insanın kendi dünyasındaki iç hesaplaşma mı kitabın sonuna kadar anlamak zor. Yazar bu ikilemde okuyucuyu son derece başarılı bir şekilde bırakmış. Araya zaman zaman giren yardımcı karakterler ile toplumsal sorunlara değinilmiş. Karamsar olan bir konu, çocukluk aşkı ve anıları ile yumuşatılmış. Benim için keyifli bir okuma oldu.Kitapta geçmiş ile günümüz arasında o kadar çok sık geçiş vardı ki hiç bitmeyecek sanmıştım. Her güzel şey gibi bitince geriye buruk bir tat, hafif bir hüzün kaldı. Sanki eski bir dosta,çocukluk arkadaşına veda etmiş gibi oldum. Sanırım beni en çok çocukluk dönemleri etkiledi. Büyüdükçe kirlenen dünyaya ,yaşanan acılara herhalde çocukluk anılarının saf hayalleri ile dayanabiliyoruz.
Mekan, Paris'te ünlü bir otel olan Lutetia. Zaman, " iki savaş arası " denilen süreç ile başlıyor; İkinci Dünya Savaşı yıllarını aktardıktan sonra, savaşın bitimiyle ortaya çıkan yaraları sarma ve iç hesaplaşma dönemini içeriyor. Kişiler, önceleri bu otelde kalan sadık müşteriler - sanatçılar, ünlü yazarlar ve ülkelerinden ayrılmak zorunda kalmış muhalifler- ;daha sonra otele el koyan Abwehr ve nihayetinde de savaş sürgünleri ile toplama kamplarından sağ kurtulabilenler... Tüm bu olaylara ve kişilerin öykülerine birinci elden tanık olan otel ve otelin güvenlik şefi, anlatıcı rolünde. Geçmişle şimdiki zaman arasında bir köprü olan yazar, kurgusal bir karakterle tarihi gerçekleri çok güzel aktarmış. Kitabın son bölümüne kaynakça ekleyen yazar, araştırmacı gazeteciliğindeki ciddiyetini bu romanında da korumuş. Yakın tarihi merak eden, özellikle de İkinci Dünya Savaşı yıllarını konu alan romanları okumaktan hoşlananlara bu güzel kitabı tavsiye ederim.
İşlediği cinayetleri bir türlü aklından çıkaramayan uyanıkken hatta uyurken bile peşini bırakmayan azab ve vicdan ana karekteri o kadar sarmıştırki romanda sürekli bir iç hesaplaşma içerisindedir. Psikolojik analizleri ve gerek kurgusuyla olsun yazar da bunu göz önüne serer eserde. Ortada bir suç var elbette peki cezası en iyi şekilde ne olabilir? Bu sorunun yanıtı elbette iç hesaplaşmadır.Raskolnikov sürekli düşünür ve kuşku duyar arkasında bıraktığı cinayet mükemmel bir şekilde işlemiş ve iz bırakmamıştır yoksa bırakmış mıdır? Sonya belkide onu anlayan tek insan ve onun kurtuluşunu vicdan azabından yaşadığı yataklara düşürüp hasta olduğu zaman ona en iyi gelen ilaç olacaktır belkide.
Farklı karekterler ve analizleriyle edebiyatın ana taşlarından biri olan eser dönemin insanları ve yaşadıkları sıkıntıları belkide daha çarpıcı olabilmek adına bir hukuk öğrencisinin işlediği cinayet üzerine kurulu roman etkileyici ister ilk kez okuyan biri ister defalarca okuyan birin de her zaman farklı anlam ve çarpıcı sonuçlar ortaya çıkartan bir eser. Okunmaya kesinlikle değer.
Ölmeye Yatmak, Adalet Ağaoplu'nun Dar Zamanlar üçlemesinin ilk kitabı.
Ölmek için bir otel odasına giren, ve ölmeye yatan bir cumhuriyet kadınının, Aysel'İn, odadaki bir buçuk saatlik iç hesaplamasını anlatmaktadır. Bu iç hesaplaşma, cumhuriyetin ilk dönemlerinde küçük bir kasabadaki ilk okul bitirme piyesiyle başlayan ve otel odasında biten yaklaşık 60 yıllık bir süreyi kapsamaktadır.
Kİtap, içerik olarak oldukça zengin. Yakın tarihimizin olaylarını oldukça objektif bir şekilde ortaya koymuştur. Bu açıdan bakıldığında tarihi bir kaynak kitabı değerindedir.
Öte yandan cumhuriyetin ilk yıllarını bir kadının gözünden dinlemek de çok etkileyiciydi. Aysel'in ailesi ve olmak istediği aydın kişi arasındaki sıkışmışlığı başarılı aktarılmıştır.
Dili oldukça yalın, akıcı...
Özetle çok beğendiğim bir kitap oldu...
Tat Kaçıran ( Spoiler)
1)Aşk Bir Mucizedir: Ofisinde çalışan şahsın rüyalarına giren kadınla tanışması ve tanıştığı hayatının aşkı sandığı kadının köşe başlarında bekleyen kadınlardan olmasıyla şaşkına dönen adamın öyküsü.
2)Kafi Delildir Aşk: Genç ve ihtiyar iki adam yolculuk yapmaktadır. Konu aşka, sevdaya gelir. Yaşlı adam başından geçen
Bunalım kitapları sevmiyorum sanırım. İç hesaplaşma üstüne iç hesaplaşma... Bir de kitapta "Aklı selim sahibi" diye bir cümle vardı ki beni yerimden zıplattı. Aklı selim dese yeterli olurdu aslında;aklı selim sahibi diye bir kullanım olamaz.
Yüreğinin Götürdüğü Yere Git, 80 yaşındaki bir kadının uzaklara giden genç torununa yazdığı ve hem bir iç döküş, hem de vasiyet sayılabilecek mektuplarından oluşuyor. Sevgi ve içtenlikle kaleme alınan bu romandaki gönderilmemiş mektuplarda yaşlı kadının hem kendinin hem de kızının hayatını irdeleyen bir iç hesaplaşma konu edilir.
80 yaşındaki bir kadının uzaklardaki torununa yazdığı mektuplarından oluşuyor. Yalın bir dille,sevgisini katarak tüm içtenliğiyle yazılmış ama gönderilmemiş olan bu mektuplarda, yaşlı kadın, kendisinin ve kızının acı dolu yaşamlarının gizemli yönlerini açığa vururken, bir yandan da hem kendini, hem de kızını yaşamı üzerinden bir iç hesaplaşma yürütüyor.Acılarını,mutluluklarını,pişmanlıklarını hissettiklerini torununa sevgiyle, bilgece aktarmak isteyen bu kadın, kendi gençliğinde yapmayı göze alamadığı şeyleri yapmasını torununa öğütlerken, "Yapmaya değecek tek yolculuk, içimize yapacağımız yolculuktur," diyor; "yüreğimizin götürdüğü yere gitmeliyiz."