Oysa onunla benim aramda her zaman öyle bir uçurum açılıyor ki, yanında olduğum zaman soğuğu içime işliyor, uzak olduğumdaysa bilincimden kayboluyor. Onu her defasında daha derin kederler içinde terk ediyor her defasında daha ateşli bir arzuyla geri dönüyorum, tıpkı bir sırrın peşinde koşan, ama doğanın yardımı reddettiği bir bilim adamı gibi; hayatı bir tuvale geçirmek isteyen, ama sanatın bütün imkânlarıyla birlikte bu hoş girişimde boğulan ressam gibi…
Görmeyi öğreniyorum. Nedenini bilmiyorum, her şey içime işliyor ve eskiden her zaman bittiği yerde durmuyor. Bilmediğim bir iç dünyam var. Şimdi her şey oraya gidiyor. Orada neler olduğunu bilmiyorum
"Yalnızlık derinleşiyor. Sezgilerin de sardunyaların kokusuyla, dolunayla ve olgunlaşan acıyla derinleştiğini hissediyorum. Acı içime işliyor, jilet gibi keskin; kopkoyu bir kan dolaşıyor damarlarımda."
"Sen yoksan, zaman yok. Saatler ilerlemiyor artık. Yokluğun dayanılmaz bi zamansızlık hâlinde işliyor içime. Dakikalara bir yılın ağırlığını yüklediğin yetmez mi? Beklendiğini ve nasıl olsa bekleneceğini bildiğin için gelmiyorsun. Çektiğim tarifsiz üzüntüler kim bilir sana nasıl bir haz veriyor olmalı? Yoksa gelirdin. Böylesine bekletmezdin beni. Zamansızlığın çıldırtıcı karanlığına itmezdin. Bir an için olsun seni unutabieceğimi düşünsen; gelirdin elbette ve bir daha hiç ayrılmazdın benden. Gururun seni unutmama razı olmazdı. O zaman kendini unutturmamak için, gururunu bile ayaklar altına alabilirdin. Oysa şimdi seni unutamadığıma o kadar eminsin ki, bunları düşünmüyorsun bile... Bütün istediğin gitgide artan bir güç ile, durmadan yalnız seni sevmem. Değil mi?"
Sen yoksan, zaman yok. Saatler ilerlemiyor artık. Yokluğun dayanılmaz bir zamansızlık halinde işliyor içime. Dakikalara bir yılın ağırlığını yüklediğin yetmez mi?