Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir şairin serüveni bölümünden...
Usnelli'nin aklına sözcükler,sözcükler geliyordu peş peşe, iç içe geçiyordu, satırların arasında açıklık kalmıyordu, sonunda birbirlerinden ayırt edilemez oluyor,minicik beyaz aralıkların bile gitgide yok olduğu bir kördüğüme dönüşüyordu ve yalnız karanlık kalıyordu, en koyu karanlık,içine girilemeyen bir çığlık gibi umutsuz. Güzel şeyleri birkaç kelimeyle tanımlamakla yetinen ben, yıkık dökük, yıllanmış şeyler karşısında tıpkı Usnelli gibiyim ben de ...söyleyecek bir sürü şey buluyorum.
Sayfa 99
“Sonra onlara, “İçine düştüğümüz yıkımı görüyorsunuz” dedim, “Yeruşalim yıkılmış, kapıları ateşe verilmiş. Gelin, Yeruşalim surlarını onaralım, utancımıza son verelim.”” ‭‭NEHEMYA‬ ‭2‬:‭17‬ 2:17: Kentin surları ve kapıları IÖ 586'da Nebukadnessar tarafından yıkılmıştı ve onarma girişimlerine rağmen hâlâ yıkık durumdaydı. Halk ve önderler bu görüntüye alıştıklarından dolayı başka birinin, kenti hâlâ eski haliyle hatırlayan birinin onları girişimde bulunmak üzere teşvik etmesi gerekmişti.
Reklam
"Bu rutubetli topraklara, bu yıkık setlerin altına , bu yosunlu havuzun suları içine ne arzular, ne emeller, ne hülyalar gömdüm!"
Sayfa 118Kitabı okudu
"Varsın olsun, yollar çamurlu,evler yıkık dökük ,insanların giysileri yırtık ya da yamalı,kediler köpekler bakımsız olsun. Bacalardan çıkan dumanlarla sokaklara tezek kokusu yayılsın varsın... Köyümüzün insanı bizim; yolları evleri bizim;kedileri,köpekleri ve de tezekleri bizim. İnsanlarımızın yürekleri sevgi yüklü. Yolları düzeltip evleri yenilemek,elektrik getirip her yeri aydınlatmak,evin içine musluk takıp su akıtmak,odalara televizyon kurmak... Zor değil ki! Elbet bir gün onları da yaparız."
İçine baktı. Yoksul, hatta eşyasız bir ev... Kırık kapısından girip yıkık pencerelerinden üflüyordu rüzgâr. Kedersizce yaşadığı bunca yıl, hep pırıltılı bir seçkinlikle güle oynaya geçtiği tüm günler... Ona sadece bomboş bir iç bırakmıştı.
Sayfa 247 - Sibel EraslanKitabı okudu
bir yanı içi içine sığmayan, bir yanı yıkık dökük el kadar bir şey.
Reklam
Abraxos’la gecenin içine uçarlarken onlara ne bir açıklama yaptı ne de veda etti. Ejderhasını tam da muharebe meydanındaki o yıkık alanın ortasına uçurdu. Manon gözyaşları arasında gülümseyerek, neşeyle ve kederle gülümseyerek Çorak Topraklar’dan gelen o kıymetli çiçeği yere bıraktı. Minnetle ve sevgiyle. Böylece bileceklerdi. Asterin bilecekti. Onun, avcı sevgilisinin ve çocuğunun el ele yürüdükleri o yerde savaşın kazanıldığını, başardıklarını bileceklerdi. Geride kalanların eve gittiğini bileceklerdi.
Sayfa 918Kitabı okudu
Masa Üstünde Yürek Ne Demek
Böylece geceden geceye Karanlığın Şili kıyıları boyunca Derin olduğu uzun saatte Kaçak geçiyordum kapıdan kapıya. Öteki yoksul evler Öteki eller Vatanımın her kıvrımında bekliyorlardı adımlarımı Sana hiçbir şey anlatmayan Bu kapıdan bin kez geçtim Bu yıkık duvardan bu çiçeği solgun pencerelerden Bu benim için bir sırdı Hayatın çırpınan sırrı Şehadetin içine sindiği Kömür bölgelerindeydi Kıyının limanlarında Antartika takım adalarının yanında Dinle, belki bu çınlayan sokakta Öğle sokaklarının müziğinde Ya da parkın yanındaki Bu pencere içinde Ki insan fark edemez başka pencereler arasında Aydınlık bir çorba tabağıyla Ve masa üstünde bir yürekle Beklerdi beni Bütün kapılar benimdi.
Evrensel Basım Yayın
Vücutlarımız birbirimize en kolay vereceğimiz şeydir; asıl mesele hayatımızı verebilmektir, baştan aşağı bir aşkın olabilmek, bir aynanın içine iki kişi girip oradan tek bir ruh çıkmaktır. Seni özgürce ve korkusuzca sevebilmek için neler verebileceğimi bilseydin.. Bu aşk, hayatının bütün o eski aşklarından hiçbirine benzemeyecekti, her zaman
Piç
adam birkaç yüzyıl senin gördüğün şu suyun kenarında oturdu çıplak ayakla oturdu her yıl bir iki çakıl taşını o suya attı onu görenler bir kadını beklediğini sandılar bir kadın gelirse onu kurtarır sandılar
105 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.