Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kıyamet gününde Allah şu üç grup insanın yüzüne bakmaz: 1.Yalancı devlet başkanı 2.Zinakar ihtiyar 3.Kibirli fakir
Üç arkadaşın öyküsü bu. Beyoğlu’nda büyümüş, Beyoğlu’nda yaşayan üç ayrı kişilik, üç ayrı kimlik, üç ayrı insan. Ölümsüzlük merakıyla başlayan ölümler. Her cinayetin ardında gizemli bir neden… Ve soruşturma boyunca adım adım, bina bina, sokak sokak Beyoğlu. O çoksesli, çokrenkli, çokdilli, çokkültürlü Beyoğlu. Günümüzün Babil Kulesi… İnsanın
Reklam
Pir: İhtiyar, reis, ulu. Bir tasavvuf yolu, yani tarikat kuran adama da "pir" denir. On iki İmam: Şii mezhebine mensup, yani Muhammed Hz. Muhammed'in soyunu tutan, onların partisine girmiş bulunan Müslümanlara göre Peygamber, Tanrı'dan aldığı emirleri, insanlara bildirmesi bakımından "nebi-haberci, elçi"dir. O hükümlere göre, kendisine uyanları idare etmesi bakımından "veli,imam - kudret ve tasavvuf sahibi, uyulan"dır. Tanrı emriyle yerine, amcasının oğlu, damadı ve kardeşliği Ali'yi imam etmiş, ondan sonra da aynı soydan on bir kişi imam olmuştu. Ali ile beraber on iki kişiye "On iki İmam" denir.
Sayfa 25 - Milliyet-VarlıkKitabı okudu
Hadis-i Şerif
«Kıyamet günü dünyayı yeşil göz­lü, dişleri dökülmüş ihtiyar, çirkin bir kadın şeklinde getirirler. İn­sanlar ona bakınca: Allah korusun! Bu nedir? Böyle rezil, böyle çirkin derler. Onlara denir ki: Bu, uğruna birbirinizi kıskandığınız, birbirinize düşman kesildiğiniz, kan döktüğünüz, sıIa-İ rahm i terkettiğiniz, ona aldandığınız dünyadır. Sonra onu Cehenneme atar­lar. Der ki» Yarabbi, beni sevenler nerededir? Allahü Teâlâ onların da getirilip Cehenneme atılmasını emreder.»
Göçebelik Tutkusu Fıkralara Yansıyınca
Göç hâlinde olan bir yörüğün babası yolda hastalanmış. Üç gün bekler fakat ihtiyar bir türlü ölmez. Hafif bir hırıltı sesi ile ihtiyar yaşamaya devam eder. Göç çeken obalardan geri kaldığını gören oğlu, kızıp hocayı çağırır ve babamı yıkayarak hemen göm, der. İmam, babasının henüz yaşadığını söyleyince yörük büsbütün kızar.”Yörük kısmı bu kadar ölür!” Diyerek imama bağırır bir de küfreder.
Sayfa 75 - undefined
Bugün artık bilim yargıda bulunmuyor. Yargıda bulunmak, felsefe, din ve siyasetin işidir. Bilimin işi realiteyi tahlil etmek ve açıklamak, ilişkileri ve fenomenleri keşfetmektir." Ümitsizliğe düştüm. Baktım, o da sözleri yarım yarım, tek parça, uzaktan işitip öyle bulgur yapan, yarım eğitim ve yarım bilincin tabiatı gereği kesin, tutucu ve kibirli bir tavırla talepte bulunan, "her şey kendileri için aydınlanmış" olan bizim yan bağımlı entelektüellerimiz gibidir. Bu entelektüeller, görüş açıklarken hiçbir zaman "bilmiyorum, düşünüyorum, belki, güçlü ihtimalle, zayıf ihtimalle vs..." gibi ifadeleri kullanmazlar. Anatole France şöyle demektedir: "Bilim adamı, 'biliyorum” ile 'zannediyorum' arasındaki farkı bilen kimsedir”. Ebu Hanife halktan ihtiyar bir kadının kendisine sorduğu beş sorudan üçü için "bilmiyorum" diyor. Kadın, her dinî, ilmî, tarihî, fıkhî, felsefi, tabiî, tıbbî ve özel sorusunu mahallenin yarım hocasına sorup cevabını cebinde bulmaya alışık olduğundan ve hoca ömründe "bilmiyorum" demediği için bu duruma hayret eder ve şöyle der: "Ey bilgin imam! Sen beytülmalden camide oturup 'bilmiyorum' demek için mi para alıyorsun?" İmam şöyle cevap verir: "Hayır bacı! Beytülmalden bana verdikleri bu para, bildiklerim içindir. Eğer senin deyişinle bilmediklerim için bana para vermek isteselerdi, dünyanın bütün serveti bile buna kifayet etmezdi!"
Sayfa 176 - Fecr yayınlarıKitabı okudu
352 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.