Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

ihtiyar

ihtiyar
@ihtiyar
Sıkı Okur
Sınırlı karakterlere sığmayan bir karakter miyim diye endişelendim... #65954273
Temsilciler Meclisi'nin 13 Temmuz 1993 birleşiminde, NED'in bütçesinin kısıtlanmaması için konuşan Mr. Fred Gilman, yeni tür örgütlenmenin yararını, “Bağımsız bir örgüt olarak NED, hükümetin (devletin) girme olanağı bulamayacağı yerlere ulaşabilir” diye açıklıyor ve adam adama ilişkilerin önemini vurgulamaktan da geri kalmıyordu. Fred Gilman, July 13, 1993 tarihli The New York Times gazetesini gösterdi ve A. M. Rosenthal'ın yazısını temsilcilere okudu.” Yazıda, NED bütçesi kısıtlanırsa, bundan “Amerika'nın zarar göreceği” belirtiliyor ve işin “küresel” boyutu şu ilginç sözlerle açıklanıyordu: “Tehlike altındaki demokrat insanlardan mektuplar geliyor; askeri cunta yönetiminden acı çeken Burmalılardan, Kürtlerden, Karaibliler ve Afrikalılardan, Iraklı yazarlardan, Sırp demokratlarından, Lir vanya eski başkanından, sürgündeki Çinliden... Hepsi de NED'in kendileri için ne demek olduğunu belirtmekte ve NED'in korunması için yalvarmaktalar.”
Reklam
“Avrupa'da yerleşik olan ve çoğu Birleşik Devletler tarafından parayla beslenen hükümet dışı örgütler (NGO'lar) de, doğrudan ya da dolaylı olarak, bu operasyonlarda yer alıyorlar. ” Ralph McGehee, CIA
Ağaçlar arasında bir ağaç, hayvanlar arasında bir kedi olsaydım, bu yaşamın bir anlamı olurdu, daha doğrusu bu sorunun hiç anlamı olmazdı, çünkü dünyadan bir parça olurdum. Bu dünya olurdum, oysa şimdi tüm yakınlık gereksinimimle onun karşısındayım.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Düşünmek
Düşünmek görmeyi yeniden öğrenmektir; bilinci yönetmek, her görüntüyü ayrıcalıklı bir yer durumuna getirmektir.
duyduklarını değil ama söylediklerini unutmaya yatkındır insan...
Sayfa 433Kitabı okudu
Reklam
Hisler
(...) hiç şüphesiz küçük bir savaş ganimeti, bir his götürüyordu beraberinde. Hisler istikrarsızdır, hafızada dönüşüm geçirir, değişir ve raks ederler, söylenenlere, işitilenlere, kabule de redde de baskın gelirler. Hisler bazen vazgeçmeye sevkeder bizi, bazense yeniden deneme cesaretiyle doldurur içimizi.
Gerçeğin hakikaten unutulduğu veya dürüst bir şekilde çarpıtıldığı durumlar var: Bu vakalarda yalan söyleyen yalan söylemiyor aslında ya da en azından bilinçli bir şekilde yalan söylemiyor. Bazen bir eylemin faili bile şüpheden arındıramaz bizi; sadece elinden gelmez doğruyu söylemek. Başarmıştır bulanıklaşmasını, hatırlamıyordur, karıştırır veya doğrudan görmezden gelir. Gelgelelim ortada bir gerçek vardır, tüm bunlar olmadığı anlamına gelmez. Bir şey ya olmuştur ya da olmamıştır ve olduysa belli bir şekilde olmuş, kendine belli bir şekilde yer bulmuştur. Burada gerçekleşmenin ve olmanın eşanlamlısı olarak kullandığımız yer bulmak? tabirine dikkatini çekerim. İlginç bir şekilde doğru ve uygun bir tabirdir bu çünkü söz konusu gerçek olduğunda tam da bu yaşanır; bir yeri vardır ve orada kalır, bir zamanı vardır ve yine o zamanda kalır. Onların içinde kilitli kalır ve kilitleri açmanın hiçbir yolu yoktur; içeriğine bir göz atmak için ne birine ne de ötekine gidebiliriz zira. Bize tahminler ve yaklaşımlar kalır sadece, etrafında dolaşmak ve uzaktan yahut maskelerin ve sislerin arasından şeklini seçmeye çalışmaktır tüm yaptığımız, ki bu da beyhude bir çabadır, hayatı bununla harcamak aptallıktır. Ama yine de,ama yine de...
Üzerinden yıllar geçtiğinde, hatta geçmediğinde bile, insanlar olayları işlerine geldiği gibi anlatıyor, nihayetinde de kendi anlattıklarına, kendi çarpık gerçeklerine inanıyorlar. Sıklıkla siliyorlar her şeyi, defediyor, bir karahindiba misali üfleyip yok ediveriyorlar
Susanlar
Susanların hikayesi büyük oluyor, sessizikleri nispetinde dallanıp budaklanıyor.
Sayfa 166Kitabı okudu
Deniz
Geceydi, önümde uzanan derya, sanki top top açılmış lacivert bir ipekliydi. Bir ömür kesip elbise biçsem gene de bitmeyecek gibiydi.
Reklam
Ya hayvan ol, ya insan ol...
“Sen, şuradaki herkesten daha adi biriyken gözün bir de göğün kanadında. Göğe yükselsen aşağıda bakacağın yer ya pideci ya bir banka kasası, görünmez olsan gireceğin yer kim bilir kimin bacak arası, rahat bırak bari göğü de seninle meşgul olmasınlar, hayvanlardan biri ol, aslına kavuş, riyadan sıkıl artık, kendinden rezillikten başka ve bunu mümkün mertebe az kişinin bilmesinden başka bir şey umma. Başarın anca budur, insanlık beşeriyet başarısı budur, iyiyi öv, kendin kötü ol, çalışanı öv ve onu bul, böylelikle senin çok çalışmana gerek kalmaz, namusluyu fellik fellik ara ki sen rahat et, insan ol, biraz insan ol.”
Sayfa 393Kitabı okudu
Ehliyetim
Hasan Amca yapma etme ne yapaydım, hiçbir şeyin idaresi bende değil, kendim de dahilim buna, belki bir gün kendimi sürme ehliyetim olur da istediğim yola girerim ama şimdi öyle değil, nolur inan....
Sayfa 390Kitabı okudu
Ayların içinden iplik gibi geçti ama diktiğini göremedi.
Sayfa 374Kitabı okudu
An
Devraldığı ve devrettiği, gördüğü, unuttuğu ve hatırladığı, başa, en başa döndüğü, sonu ona hatırlatacak kadar başa döndüğü, ânın bir hamur gibi iki yana eskiye ve sonraya saniyede yayıldığı, ortaya hep bir şeylerin konduğu ve yendiği, çarçabuk bittiği âna şaşarak baktı. Demin, ânın hikâye olduğunu yani geçmiş, çoktan bitmiş bir hatırlatma olduğunu ânın bu hatırladığı âna denk düştüğünü an içinde gördün, an içinde kaybetti.
Sayfa 374Kitabı okudu
Şerbetçi ol
“Bak her ince adam gibi sen de içince suskunlaşıyorsun er Aziz, bayağı adam tersidir, biliyor musun?” demişti. Aziz albayın “biliyor musun”larına hiç “biliyorum,” demeyerek albayı memnun ederdi. Baba çünkü öyle öğretmişti. Sevilmek isteyen bilmiyorum der, sevilmeye hakkı olduğunu düşünen ve bunu tahsil edebileceğini düşünen dangalak, “Tabii biliyorum,” deyip hatta eksiğini imsakını da ilave eder. “Duruma göre ver Aziz can, duruma, şerbetçi ol. Allah bile adamına göre veriyor. Veren zavallı kendinden memnun olunsun istiyor, sen de öyle yap, halifeliğin şanındandır,” der, güler, öksürür, anlatırdı.
Sayfa 373Kitabı okudu
1.182 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.