Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bu beyefendinin okuldan soğumasına, tarih dersine gelen öğretmen neden olmuş. Bu öğretmen, sınıfta dolaşarak ders anlatır, sıraların arasında gezinirken de elindeki tespihi daima işaret parmağına dolayıp çevirirmiş. Anlaşılan, bu davranışı öylesine alışkanlık haline getirmiş ki yaptığının farkında bile değilmiş Beyefendi de ona özenmiş olmalı ki bir gün. tıpkı öğretmeninin tespihini çevirdiği gibi tırnak makasının takılı olduğu zinciri işaret parmağında çevirmeye başlamış. Bunu gören öğretmen de. "Sen ne halt ediyorsun!" diye sertçe bağırıp. ‘Sok onu cebine!" diye ikaz etmiş. Sınıf arkadaşlarının önünde azarlanmak ağrına gitmiş ve "Ama Hocam, siz de parmağınızda tespih çeviriyorsunuz," diye itiraz edecek olmuş. Öğretmen de bunun üzerine. “Gelirsem oraya..." diye başlayıp son derece sert bir şekilde azarlamış. Bu olay, çok gücüne gitmiş. Dediğine göre o an içinde bir şeyler kopmuş, eğitimin hiçbir anlamı olmadığına karar vermiş Zamanla, koca bir yalanın içinde olduğunu hissetmeye başlamış ve artık hiçbir şey ifade etmeyen okulunu bir ay sonra bırakmış.
Emri ilâhi ile nehyedilmiş şeylerin üzerinde düşünce ve mütalâa olamaz. Yürütmek küfre gider, İslâm'a yakışmaz.. Bu bir hürmet ve inkıyad mes'elesidir . İnkıyadta ve hürmette hiç bir zarar olmadığına göre... Aksi doğrudur demektir ... Bunların büyük hikmetleri fehmedilirse, itiraz değil insan nefes bile alamaz... Doktor olmayan doktorun tavsiyelerine tamamen riayet ederse şifa izni ilâhi ile muhakkaktır.. Yok bundan ben birşey anlamıyorum. Böylelikle nasıl iyi olur diye o tavsiyeleri aklına sokamaz, yapmazsa şifa bulamaz. Anlamadım diye bir hakikat inkâr olamaz... Zaten haram­ ların oluşu, uzun ve meçhul yolların kapatılarak hakikat yoluna insan­ ları yürütmek için bir ikazdır. Yapan yatar, dinleyen, itaat eden felâh bulur... Çocuk bir çok şeyler arzu eder onları hoş görür. Yahud zevk duyar baba onu ikaz eder meneder. Çünkü neticeyi babanın tecrübe ve aklı bildiğinden fenalığı da bilmiştir... Çocuk ise farkında değildir...
Reklam
Açık saçık iki laf söylemeye imkân yok, derhal çehreler değişiyor ve birisi kulağıma eğilerek: "Bırak bu lafları Allah aşkına, ortalığı düzeltmek sana mı kaldı?" diyor. Ortalığı düzeltmek bana kalmadı ama, memleket ahvaliyle alakadar olmaktan bu kadar sersemce bir çekingenlikle kaçan bu adamlar artık bende nefret uyandırmaya başladı. Bilhassa: "Hakkın var, var ama, bunları söylemenin sırası değil!" diye beni candan ikaz etmek isteyenlere müthiş sinirleniyorum. Fikirlerime itiraz etse, nihayet düşündüğünü söylüyordur ve fikirler bir dereceye kadar hürmete layıktır. Fakat bana: "Doğru düşünüyorsun ama, bunları söyleme!" diyen adam adeta namussuzluk tavsiye ediyor demektir ve bu sersemler bunun farkında değil.
Sayfa 85 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Ortalığı düzeltmek bana kalmadı, ama memleket ahvaliyle alakadar olmaktan bu kadar sersemce bir çekingenlikle kaçan bu adamlar artık bende nefret uyandırmaya başladı. Bilhassa," Hakkın var,var,ama bunları söylemenin sırası değil!" diye beni candan ikaz etmek istiyenlere müthiş sinirleniyorum, Fikirlerime itiraz etse, niyahet düşündüğünü söylüyordur ve fikirler bir dereceye kadar hürmete layıktır. Fakat bana,"Doğru düşünüyorsun ama bunları söyleme!" diyen adam adeta namussuzluk tavsiye ediyor demektir ve bu sersemlet bunun farkında değil. Başkalarının malına,canına,karısına hürmet etmeyi bilen bu adamlar-tabi yalnız sözde- bunların hepsinden daha kuvvetli ve mühim olan fikirlere, kanaatlere hürmet etmeyi bilmiyorlar. Bunu lüzumsuz,manasız buluyorlar.
NAMUSSUZLUK TAVSİYELERİ
Ortalığı düzeltmek bana kalmadı ama, memleketin en temel sorunuyla (İslam) alakadar olmaktan bu kadar sersemce bir çekingenlikle kaçan insanlar artık bende nefret uyandırmaya başladı. Bilhassa: ''Hakkın var, var ama, bunları söylemenin sırası değil!'' diye beni candan ikaz etmek isteyenlere müthiş sinirleniyorum. Fikirlerime itiraz etse, nihayet düşündüğünü söylüyordur ve fikirleri bir dereceye kadar hürmete layıktır. Fakat bana: '' Doğru düşünüyorsun ama, bunları söyleme!'' diyen adam adeta namussuzluk tavsiye ediyor demektir ve bu sersemler bunun farkında değil. Başkalarının malına, canına, karısına el koymanın meşru yapıldığı bir inanca (İslam) saygı göstermeyi bilen bu adamlar (tabii yalnız sözde) bunların hepsinden daha kuvvetli ve önemli olan fikirlere, düşüncelere saygı göstermeyi bilmiyorlar. Bunu gereksiz, anlamsız buluyorlar. Hatta birçokları için bir fikir ve düşünce sahibi olmak yalnız gereksiz ve anlamsız değil, aynı zamanda tehlikeli ve ayıp bir şey olarak görülüyor. Belirli fikirleri olan, yani kendisine düşünmek için bir kafa verilmiş olduğunu unutmayan bir adama toplumun sükunetine bomba koymaya gelmiş bir terörist gözüyle bakıyorlar.
halide ve adnan adıvar
Adıvar: “Dr. Adnan Adıvar ve Halide Edip Adıvar Soyadı Kanunu’na itiraz etmişler. Adıvarlara göre, kendileri zaten çevrelerinde tanınan, bilinen, adı sanı malum olan insanlardı, soyadına ihtiyaçları yoktu. Soyadı almak adı sanı belli olmayanlara uygun düşebilirdi. Atatürk’ten gelen ikaz sonucu, kızgınlıklarını belirtmek amacıyla, ‘Bizim adımız, şöhretimiz malumdur’ anlamına gelen Adıvar soyadını almışlardı.” (Emine
Reklam
“BEN, İKİ KURBANLIĞIN OĞLUYUM” Peygamberimizin dedesi Abdülmuttalib, bir gece rüyâsında: "Kalk, Zemzem kuyusunu kaz" diye bir emir aldı. Oğlu Hâris ile beraber Kâbe'nin yakınındaki, işâret edilen yeri kazmaya başladılar. Önceleri pek ilgilenmeyen Kureyşliler, Zemzem kuyusunun açıldığını görünce, sonradan hak talep ettiler. Dediler
MAKALELERİ ŞEBNEM DERGİSİ Kusurları Örtmek Kusurları Örtmek
Selim Han’ın , Mercidabık zaferi sonrası cuma namazı için gittiği Halep Ulu Camii’nde Hutbeye çıkan hatip konuşmasına “ Hâkim-ül Haremeyni’ş Şerifeyn” ( Mekke ve Medine’nin hâkimi) unvanını kullanır kullanmaz derhal itiraz eder Yavuz Han ve ekler :” Hâkim-ül Haremeyni’ş Şerifeyn “ değil , “Hâdimü’l Haremeyn eş-Şerifeyn, ( Mekke ve Medine’nin hizmetçisi ) diyeceksiniz İmam Efendi ! Diye ikaz eder.
Reklam
Müslüman mı Yoksa Tebaa mı Yetiştiriyoruz
Bu makaleyi, ebeveynlerimiz ve dini öğretmenleri­ mizle küçük bir sohbet olarak tasavvur ediyorum. Kısa bir süre evvel, iyi ve heyecanlı bir Müslüman olan yakın dostumu, Müslüman gençliğin eğitimi husu­ sunda bir makale yazarken buldum. Bitmemiş, fakat ana fikirleri ortaya konmuş olan makaleyi okudum. Dinin ruhuna uygun bir eğitimde ısrar
Sayfa 128 - Fide YayınlarıKitabı okudu
Rahatlık da bir imtihandır bilir misin. Hemde nasıl bir ağır imtihandır. Sıkıntıların, acıların imtihanından bile ağırdır. İyi bişeymiş gibi gelse de bize sonuç itibarıyla ruhsal ve mana olarak iflasımızı ve felaketimizi getirir. Sıkıntıların acıların imtihanı bizi sarsarak bizi kendimize getirirken, yükümüzü hafifletirirken, yüzümü aydınlatırken, bizi arındırıken rahatlığın imtihanı öyle midir. O rahatlığın rehaveti, keyfi içinde farkında olmaksızın kendimizden uzaklaşırız, sağırlaşırız, katılaşırız, yükümüz ağırlaşır, yüzümüz kararır.. Ve öyle ki imtihan olduğunun idrakinde bile olamaz.. Tüm hakikatlere itiraz etmeye başlar artık.. Ve yalnızca kendinden de uzaklaşmaz.. Bir kul olarak Yaratanından da uzaklaşırız. Rahatını bozacak, keyfini kaçıracak hiç bir hakikati bile görüp işitmek istemeyecektir. Rahatlığın peşinde olan onlar dünyayı cennet mekan edinmeye çalışırlar. Onun içindir ki büyük sahşiyetlerin ortak öğütüdü: - Rahatlığı dilemeyenizdir. Ve en müstesna örneğimiz Pegamberimiz asırlar evvelindenden ikaz eder: -Müslümana dünya hayatında rahatlık yoktur.. Şuurlu müslüman bu sebebten derdini sevmiştir. Ve - derdim dermanımdır, demişlerdir.
137 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.